 |  |
Sezer ve Esat
Cumhurbaşkanı Sezer'in dün "Elbette Suriye'ye gideceğiz" dediği saatlerde, Birleşmiş Milletler'in üç görevlisi Beyrut'tan ayrıldı. İrlandalı Peter Fitzgerald ve patlayıcı uzmanı iki İsviçreli'den oluşan komisyon Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri suikastini soruşturdu. Raporlarını 24 Mart'ta Genel Sekreter Kofi Annan'a verecekler ama Başkan Bush'un elde edilen bulguları bugün-yarın açıklaması bekleniyor. Sızan bilgilere göre, BM komisyonu suikastin Lübnan ve Suriye gizli servislerinin ortak eseri olduğu sonucuna vardı. Kanıtları da sağlam: Hariri'nin uranyumla güçlendirilmiş zırhlı aracını, 14 Şubat'taki suikastten iki gün önce yola yerleştirilmiş çok güçlü bir bomba havaya uçurdu. Komisyonun elinde, o yolun 12 Şubat'ta çekilmiş fotoğrafı var. Bir çukur açılmış, "Kanalizasyon çalışması" tabelası asılmış. Ertesi gün kapatılmış. Ayrıca suikast anında ABD uydularının çektiği fotoğraflar ile bölgedeki banka ve otelin kameralarının görüntüleri de dosyaya eklendi. Bush'un, ardından da Annan'ın, Lübnan ve Suriye istihbarat örgütlerinin yetkilileri için uluslararası soruşturma isteyecekleri belirtiliyor. İddialar doğrulanırsa, kime kadar uzanacağı şimdiden kestirilemeyen o yetkililerin, uluslararası mahkemede yargılanmaları için girişim başlatılacak.
Mustafa Tlass'a kulak verin Böylece eşi görülmemiş tecrit çemberinde nefes alamaz duruma gelen Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esat iyice köşeye sıkışacak. Çünkü Suriye'nin lideri genç Esat ama ipler derin devletin elinde. O derin devlet kadrolarının iktidarda kalmak için neler yapabileceklerini kendi ağızlarından aktaralım. 72 yaşındaki Mustafa Tlass 32 yıl boyunca Suriye Savunma Bakanlığı görevini yürüttü. 9 ay önce emekliye ayrıldı ama hâlâ devletin en güçlü demir leblebilerinden biri. Alman "Der Spiegel" dergisi muhabiri geçenlerde onunla Adolf Hitler'in imzasını taşıyan desenlerle süslü evinde görüştü. Bakın neler dedi Tlass: "İktidarda kalmak istiyorsanız, korkutmak, sindirmek zorundasınız. Evet, milliyetçilerden solculara kadar ne kadar muhalif varsa etkisiz duruma getirdik. Evet, 1982'de Hama'daki ayaklanmayı kan gölünde boğduk. Bugüne kadar kaç idama imza attığımı saymadım ama örneğin 1980'lerde sadece Şam'da haftada 150 kişiyi sallandırıyorduk. Silahla iktidara gelmiştik, orada kalmak için de zor kullanmamız şarttı. Evet, en yakın dostlarımı bile zindanlara attım ama Suriye'de istikrarı korudum. Bakın, 34 yılda bir darbe girişimi oldu mu?" Böyle bir ülkeye gidiyor Sezer. Ancak biz onun uluslararası topluluğun tepkilerine rağmen kararında direnmesini iyiniyetli ve iyimser nedenlere bağlamak yanlısıyız. Ya geziden önce Suriye'nin Lübnan'dan çekilme operasyonunda uluslararası kamuoyunu tatmin edecek aşamaya geleceğini, böylece tecridin kalkacağını umuyor. Ya Arap ülkelerinin bile kaderine terk ettikleri Suriye'ye son bir "Ağabey uyarısı"nda bulunmanın etkili olabileceğini düşünüyor. Ya da Suriye derin devletine karşı Esat'a moral destek vermek istiyor. Esat böyle bir desteğe şiddetle ihtiyacı olduğunu geçenlerde "Time" dergisinde yayınlanan çığlığıyla duyurdu: "Lütfen... Bu mesajını iletin. Ben Saddam Hüseyin değilim. İşbirliği yapmak istiyorum."
|