|
 |
 |
 |
  |
|
Abdülhamid'in Mason taktiği
Masonlar'ın V. Murad'ı desteklediğini düşünen II. Abdülhamid saltanatını korumak için örgütle iyi geçinmeye çalıştı.
Bir neden de Avrupa'daki bütün hükümdarların Mason bağlantısı ve Osmanlı'nın o Avrupa'ya mecbur olmasıydı.
Abdülhamid ılımlı politika sürdürdü
V. Murad'ın yerine Abdülhamid'in tahta geçmesi Masonlar'ın hesaplarını boşa çıkardı. Abdülhamid ise siyasete karışmamaları koşuluyla Masonlar'a özgürlük tanıyordu.
Bir tür hapis hayatı yaşayan veliaht Murad kaçamaklarını mensubu olduğu Proodos locasının Büyük Üstadı Skaliyeri vasıtasıyla düzenliyordu. Böylece Beyoğlu'nda eğlencelere katılabiliyor ve para ihtiyacını da borçlanarak karşılayabiliyordu. Osmanlı hanedanı içindeki çekişmeler had safhaya gelmişti. Yeni Osmanlılar Abdülaziz'in, Tanzimat'la kabul edilen "Sultan'ın sorumsuzluğu, Babıali'nin yetkililiği" ilkesini değiştirip kendi diktatörlüğünü ilan etmek peşinde olduğuna inanıyorlardı. Tek çözüm Murad'ın iktidara getirilmesiydi ve bunun için de taht sırasının değişmemesi gerekliydi. Umut da dış güçlerin etkisiydi. Murad'ın tekrisinden hemen önceki günlerde Proodos locasında 12 Türk'ün tekris edilmesi -ki aralarında Murad'ın başmabeyincisi Seyit Bey, memurlarından Mehmet Ragıp ve Namık Kemal de varhazırlanmış bir taktiğin varlığını kanıtlıyor.
GÜPEGÜNDÜZ TAŞKIN GÖSTERİLER Abdülaziz'in tahttan indirilmesi ve Murad'ın padişahlığını ilanı Mason çevrelerinde Doğu İslam ülkelerine yönelik başarı sağlandığı kanısını doğurdu. Bu başarıyla ilişkisi olup olmadığını bilmediğimiz bir olay, o sıralarda Masonlar'ın halet-i ruhiyesini göstermektedir. İzmir'deki Homer Locası üyeleri, Büyük Üstatları'nın başkanlığında bir gece sabaha kadar içmişler ve ellerinde içkiler, üzerlerinde Mason işareti taşıyan giysilerle sokakta güpegündüz taşkın gösteriler yapmışlardı. İngiltere'deki merkez bu münasebetsizliği, locayı kapatarak örtbas etmiştir. Ancak Murad'ın üç ay içinde ruhi bir buhran geçirmesi ve tahttan indirilip yerini Abdülhamid'e bırakması bu hesapları boşa çıkardı. Yeni hükümdarın Mason olmadığını ve kararlılığın yanında içten pazarlılığını tabii ki Skaliyeri gibiler biliyorlardı. Taht değişikliğinden sadece bir buçuk ay sonra İstanbul'un Fransızca gazetelerinden Stamboul'da yer alan bir yazı, yeni sultanı uyarma ihtiyacının belirdiğini gösteriyor. Cezayirli İslam mücahidi Emir Abdülkadir'in Masonluğu övmesinin örneği verilip İslam'a karşı bir kurum olmadığı belirtildikten sonra şöyle devam ediliyor: "Farmasonluk karşılıklı hoşgörü okulu olduğu için Türkiye'den başka hiç bir yerde bu kadar yararlı sonuçlar veremez. O kadar çok ırk ve değişik inanç arasında uygun ve barışçı bir anlaşmayı, herkesin vicdanına, diğerlerinin vicdanlarına saygıyı vaaz eden bu doktrinin bir benzeri başka nerede bulunabilir? Ne yazık ki, evrensel Tanrı fikriyle yaşayan bir cemiyeti Allah'sızlıkla suçlamakla yetinmediler ona bir de ihtilalci suçlaması yüklüyorlar; oysa ana amacı devrimleri önlemektir. Üyesi olmuş hükümdarların uzun listesi bunun kanıtıdır. Kraliçe Viktorya Büyük Britanya localarının koruyucusudur..."
UZLAŞMACI POLİTİKA Mason olan ya da koruyuculuğunu yapan bütün hükümdarların adını taşıyan yazıdaki üç uyarı karşısında Abdülhamit'in daha tahta çıkışının ilk günlerinden itibaren şöyle bir politika izlediği görülüyor: İslam'la Masonluk bir arada olur mu, olmaz mı tartışmasına girişmemiş, emrivakiyi benimsemiş ama kamuoyunda işlenmesini engellemiştir. Farklı ırk ve dindeki cemaatleri kaynaştırması tezini ciddiye almış fakat aslında bütün Avrupa hükümdarlarının kurumun koruyuculuğunu üstlenmiş olması hususu üzerinde durmuştur. Abdülhamid'in bu davranış şeklini tahta çıkışıyla birlikte başlattığına inanıyoruz. Avrupa'nın desteği olmadan mali iflasını ilan etmiş 'Hasta Adam'ın ayakta kalamayacağını biliyordu. Dünyada kökleşmiş bir kurumu ülkeden atmaya gücünün yetmeyeceğinin de farkındaydı. Onlarla iyi geçinmenin yollarını arayacaktı. Ahmet Midhat'ın matbaasında basılan "Esrarı Farmason" isimli kitap, kuruma bir hayır cemiyeti niteliğine dönmeyi önermekle, kanımızca Abdülhamid'in fikrini yansıtıyordu.
BARIŞ İÇİNDE BİR ARADA Masonluğa özel sempatisi bulunduğu söylenemeyecek olan Abdülhamid'in açık bir düşmanlık göstermekten kaçınmakla yetinmediği, aksine dostça bir davranış içinde olduğu anlaşılıyor. Geçmişte yanlış olarak Sultan'ın Masonlar'ı çuvallara koydurup denize attırdığı dedikoduları ortalıkta dolaşmıştır. Oysa biz yaptığımız araştırmada mabeyincilerini ve yaverlerini Mason balolarına gönderdiğini,100- 150 altın bağışta bulunduğunu saptadık. Karşılığında törenler "Padişahım çok yaşa" bağırtılarıyla başlıyordu. Açıkça karşıt düşüncelerin "Barış içinde birarada yaşaması" ilkesini başarıyla uygulamıştır. Donanmasının başına İngiliz ve Mason Hobart ve Woods Paşaları getirmesi de ilginçtir. Böylece hiç sevmediği İngilizler'e, Masonluklarına karşı olmadığı mesajını veriyordu. Açıkçası siyasete bulaşmamaları koşuluyla Masonlar'a tam bir serbesti tanıyordu.
Orhan KOLOĞLU
|
|
|
|
|
 |
|
 |
|