 |  |
  |
|
Ol mahkemenin hükmüne derler mi, Adalet?..
"Gereği düşünüldü.. İtiraz edenin dilekçesinde göstermiş olduğu gerekçeler yerinde olup, Trafik suç tutanağının araç plakasına göre ve sürücünün gıyabında düzenlendiği ve dolayısı ile tutanakta sürücü imzasının bulunmadığı anlaşılmakla.. .... trafik ceza tutanaklarının iptaline, kesin olarak karar verildi.." İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nin bu kararı ne demektir bilir misiniz? "Ey vatandaş, bu ülkede bundan böyle trafik suçu işlemek serbesttir. Yeter ki yakalanma.. Yeter ki suçu işlediğin yerden hızla kaç.." Bu karar, suça teşviktir. Bu karar suç yerinden kaçmaya teşviktir.. Bu karar zaten en büyük sorunlarından biri trafik olan ülkemizde, düzenin tümüyle bozulması, sokakların ormana dönmesi, mala, hepsinden önemlisi cana gelecek zararların kat kat katlanması demektir. Bu karar, hak, hukuk, en önemlisi toplumsal düzen için şart olan adalet duyusunun darbe alması demektir. Hukuk asgari mantıktır.. Şimdi düşünün. Şu tabloları düşünün.. Adam arabasını yasak yere park etmiş gitmiş. Polis ceza yazmak için, bu cezanın geçerli olmasını sağlamak için o arabanın başında nöbet tutup sürücünün dönmesini beklemek zorunda, mahkeme kararına göre.. Adam Ankara'ya gitmişse, iş takibine mesela.. 3 gün, üç gece nöbet tutacak ki, sürücü gizlice gelip kaçmasın. Ama adam iki dakika durup eczaneye ilaç almaya girmiş ve hemen çıkmışsa, anında yakalandı. Bastıracak cezayı.. Adam kırmızıda basmış gitmiş. Kavşaktaki trafik polisi hemen bir taksi çevirecek ve şöföre diyecek ki "Şu arabayı yakala. Önünü kes. Durdur. Kırmızıda geçme ceza zaptını imzalatacağım.." Şöför, o hani hepimizi çok güldüren otomobil reklamındaki taksi şöförü gibi ağzı ile değil, poposuyla güler. O adam ceza ödemeyecek. Ama kırmızıyı dalgınlıkla geçen ve trafik polisinin düdüğünü duyunca, yasalara ve düzene saygısından duran uygar vatandaş, ödeyecek cezayı.. Çünkü bu ülkede asıl suç uygar olmak. Adam arabanıza çarpmış, hasar vermiş. Adam size çarpmış, ezmiş. Yakalayıp zaptı imzalatmazsanız bittiniz. Plaka vermek yetmiyor çünkü. Şimdi bakın.. Trafik cezalarına itirazda karar kesin. Yani en üst yargı organı, böyle durumlarda Sulh Ceza Mahkemesi. Yargıtay'a gidemiyorsunuz. Yani. Bu kararla iş (Nerdeyse) bitti.. Bakın nasıl bitti?.. Popülist gazeteler, ülkenin en büyük derdinin trafik olduğunu unutup, suç işleyerek ceza alanların yanında yer aldılar ve kararı destekleyen yayınlar yaptılar. Hatta kendilerini hukukçu tanıtan köşe yazarları bile açıkça destekledi mahkemenin kararını ve ne oldu?.. İşte rakamlar.. İstanbul'da trafik kurallarını ihlal edenlerin sayısı, 18 Şubat'ta 3600 iken, bu haberlerin yayılmaya başlaması ile 19 Şubat'ta 4 bin, 21 Şubat'ta 5 bin, 22 Şubat'ta 5400'e ulaştı. "Yakalanmazsam ceza yok" diyen vatandaş kafasına göre basıp gitmeye başladı.. Şimdi diyeceksiniz ki, "Hıncal Efendi.. Sen her zaman demez misin, medeni hukukta yargıç mantığıyla hareket eder, ama ceza hukukunda eli kolu yasalarla bağlıdır. Aklı tam tersini de söylese, yasaya uymak zorundadır.." Buyrun o zaman yasa.. "Karayolları Trafik Kanunu.." Madde başlığına dikkat buyurun.. "Tescil plakasına göre tutanak düzenlenmesi.." "Madde 116 (Değişik birinci fıkra: 25. 06. 1998: KHK; 330/8 m: Aynen kabul.. 31. 10. 1990; 3672/7 m) "Trafiği tehlikeye düşürecek, engel olacak şekilde veya yasaklanmış yerlerde park etmiş araçlara veya trafik kural ve yasaklarına aykırı davranışları belirlenmiş bulunanlara, karayolları ağırlık kontrol mahallerinde, işaret, ışık, ses veya görevlilerin ikazına rağmen tartı sistemine girmeden seyrine devam eden ve sürücüsü tespit edilemeyen araçlara, plakalarına göre ceza suç tutanağı düzenlenir. Para cezasının ödenmesi gerektiği hallerde trafik kaydında araç sahibi olarak görülen kişiye cezayı ödemesi için tebligat yapılır ve bu cezalar 114 ve 115. maddelerde belirtilen şekilde takip ve tahsil olunur. Bu şekilde uygulanan cezalar için araç sahipleri cezanın tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde yetkili mahkemeye itiraz edebilirler. İtiraz ödemeyi ve ödemeyle ilgili süreyi durdurur. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir." Şimdi bakın, ceza alan araç sahibine itiraz hakkı veren bu madde.. Kararın kesin olduğunu belirleyen de bu madde.. Yargıç bunları dikkate alıyor, ama ayni maddenin, sürücü tespit edilemediğinde plakaya ceza yazılmasına açıkça izin veren hükmüne aldırış dahi etmiyor.. Peki şimdi ne olacak? Karar kesin.. Ancak Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu (Ünlü CMUK) madde 343 "Hakim tarafından ve mahkemelerden verilen, temyiz mahkemesince tetkik edilmeksizin kat'ileşen karar veya hükmün bozulması için temyiz mahkemesine müracaat edilmesi için, Cumhuriyet Başmüddeiumumiliğine yazılı emir verilebilir. Bu emirde bozulmayı müstelzim kanuni sebebler gösterilir. Cumhuriyet Başmüdde-i umumisi tebliğnağmesine yalnız bu sebebleri yazar ve dosyayı Temyiz Mahkemesine verir" diye son bir açık kapı bırakmış. Açılması çok zor ama mümkün.. Yani.. Yol henüz tükenmedi. İstanbul Valisi Muammer Güler, yazılı emirle bozma yoluna gidilmesi için Adalet Bakanlığı'na resmen başvurdu. Güler dilekçesinde dedi ki.. "Trafik suçunu işleyen kişiye trafik suç tutanağı imzalatılmaması nedeniyle iptal edilmesi durumunda, trafik suçu işleyen hiçbir araç sürücüsü, trafik polisi ihtar etse bile durmayacak ve ağırlaştırıcı bir neden olan olay yerinden kaçış teşvik edilerek ödüllendirilmiş olacaktır. Basın tarafından trafik zabıtasının keyfi uygulaması olarak kamuoyuna sunulan plakaya uygulanan ceza işlemleri, trafikteki oto kontrolün temelini oluşturmakta, algılanabilir yakalanma riskinin en üst seviyede tutulmasını sağlamaktadır." Şimdi kararı Adalet Bakanı verecek..
 Bireysel hakların en dorukta yaşandığı ülke ABD başta, tüm uygar batı ülkelerinde, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve ötekiler, Rusya, Vietnam, Patagonya, aklınıza nere gelirse orada, plakaya ceza yazma sistemi vardır ve insanların kurallara uyması ancak bu sayede sağlanmaktadır. Bunun da ayrıca bilinmesinde yarar var. "İnsan hakları" diye mangalda kül bırakmayanların, insanın en büyük hakkı, "Yaşama"yı tehlikeye sokan bu garip kararı savunurken, doktrinde hangi örneği göstereceklerini de merak ediyorum.. Sürücüyü "Vur kaç"a teşvik eden bir adaletin, toplumdan öte bireylerin en büyük düşmanı olacağı düşünülemiyor mu?.. Bu ülke son zamanlarda akıl almaz bir hızla, taşları bağlayıp köpekleri serbest bırakır hale geliyor. Birbiri ardına suçluyu, masum vatandaşlar aleyhine koruyan yasalar ve uygulamalar sahneleniyor. Türkiye bireyin ve toplumun Adalet duyusunun giderek sarsıldığı bir ülke haline geliyor. Yakında yaşanmaz hale de gelecek!..
|