 |  |
Latife Hanım'ın izdivacı neydi?
Sevgili kardeşim Emre Aköz, bu sütunda Latife Hanım'ın izdivacı ile ilgili olarak kaleme aldığım bir düşünceye, daha doğrusu "yaklaşım biçimine" katılmadığını yazdı. Emre ile tartışmak lezzetli olacağı için, konuya bir kere daha girmeyi yararlı buluyorum. Belki bu sayede, ne demek istediğimi biraz daha açma fırsatı doğmuş olur. Ben mealen ve özetle şöyle demiştim: Latife Hanım'ın Gazi ile yaptığı izdivaç, sonuç itibariyle "başarısız" bir izdivaçtır. Bu başarısızlığın, daha ziyade kimden kaynaklandığına, esas kusur ve günahın hangi tarafta olduğuna girmemiştim. Teşbih yerinde olacaksa eğer, boşanmaya hükmedecek bir asliye hukuk hakimi durumunda değildim zaten. Kuşkusuz, böyle bir işe kalkışsak bile elimizde yeteri kadar veri yoktu. Fakat kullandığım bir cümle belli ki Emre dostumu tahrik etmiş: Latife Hanım, Gazi ile evliliğini yıllarca sürdürebilseydi, ortaya soluklu paylaşmışlık çıksaydı ve Gazi'ye bir de evlat verebilseydi, durum farklı olurdu. O zaman işte Latife Hanım'dan öğrenecek çok şeyimiz olabilirdi. Emre de kabul eder ki, bu cümle hipotetik bir cümledir. Demek istenen şudur: İzdivaç belki birçok sebeple başarısız olmuştur. Yeni, bilmediğimiz sebeplerle Latife Hanım, eşine bir evlat verememiştir. Türkçe'de evlat vermek diye bir ifade vardır. Ben bunu, sonuçta evlat verilmemiştir, şeklinde kullandım. "Sebeplerini" tartışmaya girmedim. Çünkü asıl tartışmak istediğim şuydu: Her ne sebeple olursa olsun, Gazi ile Latife Hanım'ın başlattığı izdivaç akamete uğramıştır. Bu tespitte bir yanlışlık olduğunu sanmıyorum. Ki, bu tespit üzerine de asıl düşüncemi oturtuyorum: Öyleyse, Latife Hanım'ın hatıratından fazlaca bir şey öğrenmek imkanı zayıftır. Buna bir de İsmet İnönü-Mevhibe İnönü izdivacının uzun solukluluğunu örnekleyerek, ne demek istediğimi açmaya çalışmıştım. Buna mukabil, Emre Aköz'ün, söz konusu evliliğin başarısızlığında Atatürk'ün bazı kusurlarına parmak basmaya çalışması da, zaten evliliğin başarısızlıkla sonuçlandığını kabul ettiğini göstermektedir. Bu durumda, şunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim sanıyorum: Bu evliliğin başarısızlığının sebepleri benim yazımın konusu değildi zaten.. Fakat tartışmak gerekirse, elbet o konu da tartışılabilir. Bir "tabu sahibi" olmadığımı belirtip, en fazla da "insan Mustafa Kemal"i sevdiğimi söyleyerek şunun altını çizmekle yetinebilirim, şimdilik: Özelden genele değil de, genelden özele gidecek olursak... Kısacık ömrünün büyük kısmını, gerçek bir asker olarak çizmelerini bile çıkarmaya fırsat bulamadan yaşamış, çizgili pijama ve terlik giymeye neredeyse hiç fırsat bulamamış bir erkeğin, varlıklı bir ailede büyüyüp, Hacı Şakir sabunları ile mis gibi çarşaflarda uyuyarak yetişmiş bir genç kadın ile yapacağı izdivacın, daha baştan bir sürü anlaşmazlık ve uyumsuzluğa gebe olacağını kestirmek, bilmem ki sosyal psikoloji açısından fazla mı iddialı olurdu? Latife Hanım'ın, o izdivaçtan beklentileri ile Gazi Mustafa Kemal'in aynı izdivaçtan beklentileri kim bilir ne kadar çatışıyordu! Aynı istasyonda yan yana duran, fakat tamamen farklı yönlere gidecek olan iki tren gibi belki de... Bilmiyorum, sadece anlamaya çalışıyorum.
|