 |  |
Aklı, fikri trende
Şanghay
Dış ticaretimizin en dengesiz olduğu ülkelerin başında Çin geliyor. Yaptığımız ithalat, ihracatımızın 7 katı! Dışişleri Bakanı Gül, Pekin'deki tüm görüşmelerde bu büyük dengesizliği hatırlattı, "Bize geçen yıl 3.5 milyar dolarlık mal sattınız, sadece 500 milyon dolarlık alım yaptınız" diyerek "Ayıp oluyor beyler" demeye getirdi. Çinliler'in; örneğin cin gibi kurnaz olduğu gözlerinden okunan Başbakan Wen Jiabao'nun cevabı: "Haklısınız. Elimizden geleni yapacağız. Türkiye'ye alım heyetleri göndereceğiz. Mallarınızı yakından izleyeceğiz..." (Çevirisi: İpe un sermek. O alım heyetlerinin hiçbir işlevi yok. Örneğin geçen yıl Türkiye'ye 7.500 otomobil kotası verdiler. Ancak fiili ihracat yok. Çünkü sık sık övünerek tekrarladıkları gibi, Çin'de serbest piyasa ekonomisi var. Dış ticaret özel firmalarca yürütülüyor.) Piyasa kurdu olmuşlar Gül bu yanıttan tatmin olmayınca, daha önce kim bilir kaç kez masaya getirilen çözüm seçeneklerini anlattı: "Önemli olan dış ticaret değil, genel ilişkilerdeki denge. Örneğin üçüncü ülkelerde ortak iş yapabiliriz. Afrika ülkelerinde, başta Irak olmak üzere Ortadoğu'da ortak müteahhitlik şirketleri kurabiliriz. Bir başka ortaklık alanı turizm olabilir. Önümüzde iyi işleyen bir Rusya örneği var. Antalya yöresinde onlarla ortak tesisler kuruldu. Şimdi Rusya'dan o tesislere 12 ay turist akıyor." Çin Başbakanı Wen Jiabao sazı eline alınca turizmden başladı, "Sizi resmi turist güzergahına dahil ettik, az şey mi" dedi. "Resmi turist güzergâhı" Çin hükümetinin vatandaşlarını "Şu ülkeler sizin için ilginç olabilir" anlamında bir tür yönlendirmesi. Türkiye'yi kapsama aldıklarında listede 22 ülke vardı, şimdi 90'a çıktı. Yani içi boş bir "torpil"den başka bir şey değil. Geldik üçüncü ülkelerde ortak taahhüt hizmetlerine. Tabii onda da top taca atılıyor. "Çin'den daha büyük pazar var mı? Siz de güçlü şirketlere sahipsiniz. Örneğin otomotivde. Gelsinler burada bizimkilerle ortak yatırım yapsınlar..."
Aklı-fikri almakta Bu bir parmak baldan sonra, konuyu durup dururken İstanbul-Ankara hızlı tren projesine getiriyorlar. Ankara-Eskişehir bölümü İspanyollar'a ihale edilen projenin ikinci etabının, yani Eskişehir-İstanbul diliminin kendilerine verilmesini istiyorlar. Görüşmelerin sonrası şöyle: - Niye olmasın? Gelin, ihaleye siz de girin... - Biz ihalesiz verilmesini istiyoruz. - Yasalarımıza aykırı. IMF'ye, AB'ye taahhütlerimize ters. - Olsun, bir formül bulunabilir. - Makul teklif verirseniz, ihaleyi kazanmamanız için bir neden olmaz. - Yok, biz kesin söz istiyoruz... Peki Çinliler'i peşimizden koşturmanın bir yolu yok mu? Olmaz olur mu... Dünyanın bu en nüfuslu ülkesi, besin maddesi açığı vermeye başladı. Bir başka deyişle, kendi kendine yeterli ülke olmaktan çıktı. İki nedeni var: 1- Zaten sınırlı olan (yüzölçümünün yüzde 10'u) ekilebilir alanların şehirleşme ve her yerde mantar gibi biten sanayi bölgeleri yüzünden hızla elden çıkması. 2- Yeraltı su kaynaklarının yoğun kullanım nedeniyle tuzlanması, hatta kuruması. O kadar ki, Çin temel besin maddesi olan soyada bile dışa bağımlı duruma geldi. Bizden beter bir krize yuvarlanan Arjantin'in tahminlerden çok önce belini doğrultmaya başlamasının sırrı burada. Yoğun biçimde soya üretimine yöneldi ve Çin tüm ürünü kapattı. Alternatif ürün için kıvranan Anadolu çiftçisi için müthiş bir fırsat. Ama üretim planlaması yaparak, Çin'le bağlantıları önceden güvenceye alarak. Bizden duyurması...
|