 |  |
  |
|
Nerede o eski diller ve nerede eski uçak yolculukları
Bundan 200 yıl önce Alman coğrafyacı Alexander Von Humboldt, şimdi Venezuella olan bölgede, Orinoco Nehri'nin kıyısında bulunan Maypures köyüne gelmiş. O köyde rastladığı bir papağan durmadan konuşup, bir şeyler söylüyormuş. Von Humboldt, köylülülere sormuş: - Bu papağan ne diyor? Köylüler cevap olarak, papağanın konuştuklarını anlamadıklarını söylemişler. Çünkü papağan, artık canlı hiçbir üyesi kalmayan Atures kabilesinin dilindeki kelimeleri tekrarlamaktaymış. BBC'nin internet sitesinde Kanadalı yazar Mark Abley'in yok olan diller üzerine yazılmış kitabı hakkında bir inceleme ve yazarla yapılan söyleşi vardı.(Spoken Here: Travels Among Threatened Languages/ Houghton Mifflin Co.) Ben de Google'a girip, bu kitabın özetini okudum. Neticede yeryüzünde 6000 dil konuşulmaktaymış ve bunlar birer birer ölüp, yok olurlarmış. Örneğin Avusturalya'nın Kuzey kıyılarındaki Timorlar'da yaşayan Patrick Nudjulu, Mati Ke dilini konuşabilen üç kişiden biriymiş. Dillerin yok olması üzerindeki notları okurken bir hüzün kapladı içimi. "Ibıhça"nın yok oluş öyküsünü hatırladım mesela. Bu Kafkas kökenli dil üzerinde Prof. Dr. A. Sumru Özsoy'un ve birkaç dil bilimcinin daha çalışmaları var. Ama Ibıhça konuşan son yaşlı kadın da ölünce, bu dil yok oldu. Kanadalı yazar Abley "Yok olan diller insanlığın büyük kayıplarıdır. Bir Ming porselenine kültürel değeri nedeniyle müzayedelerde büyük paralar ödeyebiliyoruz. Ama yok olan diller, insanlığın en özgün ürünleri olduğu halde, bunların değerini bilen pek yok " diye yakınıyor kitabında. Hep düşünürüm. Acaba sadece bazı diller mi yok olup, insanlığın kültür birikiminden kayıp gidiyor? Bazen globalleşme, bazen kentleşme, bazen modernleşme de, "Kültürel Birikim" denilen olgudan parçalar alıp götürmüyor mu? Hatta göreceli olarak "Yeni" sayılan olgular bile hızla yok olup, genç kuşakları da nostaljiye sürüklemiyor mu? Örnek isterseniz, uçak yolculuklarını verebilirim. Uçak yolculuğu, özel bir olaydı yakın zamanlara kadar. Hani eski İstanbullular "Eskiden Kadıköy vapurunda herkes birbirini tanır, selamlaşırdı" diye kente göçten yakınırlar ya. Yakın geçmişe kadar uçak yolcularının hepsi birbirini tanımasa da görürlerdi. Şimdi Airbus'un yeni yaptığı A 380'e, normal uçuşta 555 kişi binecekmiş. Charter seferlerinde de 850 kişi taşıyabilecekmiş A 380. Küçük bir kasaba kalabalığı ile birlikte uçmak hoş bir şey mi yani? Kimsenin kimseden haberi olmayacak. Eskiler Selimiye Kışlası'nın büyüklüğünü anlatmak için, "Baba ile oğul Selimiye'de aynı dönemde askerlik yapmışlar ve birbirlerine rastlamamışlar" derlermiş.Herhalde aynı gün A 380'le uçup, birbirlerini görmeyen babaların ve oğulların hikayeleri de anlatılacak gelecekte. Görüldüğü gibi nostalji de, modernleşme ve teknolojik ilerleme yüzünden enflasyona kurban oldu. Eskiden "Nerede o eski bayramlar, nerede o eski Direklerarası eğlenceleri " diye nostaljik takılırdık. Şimdi "Nerede o eski uçak yolculukları" diye söylenmeye başladık.
|