 |  |
Diyarbakır seferleri
Ankara'nın aylardır içine attığı huzursuzluğu Başbakan Erdoğan dün TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi'ndeki konuşmasında dışa vurdu: "Avrupa'dan veya AB ülkelerinden gelenler Diyarbakır'ı gezmek istiyor. Bu bizi rahatsız ediyor. Sipariş listesiyle hazırlanan raporlar kabulümüz değildir. Bunun altında bir tezgâh yatıyor." Gerçekten de sayabildiğimiz kadarıyla, son 3 ayda Avrupa'dan Diyarbakır'a gelen heyet sayısı 30'u aştı. Komisyon'dan Parlamento'ya kadar tüm AB kurumları, İskandinavya'dan İtalya'ya kadar neredeyse tüm AB ülkeleri, sosyalistlerden yeşillere kadar tüm siyasal gruplar Diyarbakır'ı komşu kapısı yaptılar. Kimi "İspanya modeli çözüm" önerdi (Yeşiller Grubu Başkanı Daniel Cohn-Bendit), kimi bölgeden "Kürdistan" diye söz etti (Çek parlamenter Miloslav Randdorf), kimi "AB'nin size verdiği değerin ifadesi olarak buradayız" dedi (Avrupa Parlamentosu Başkanı Joseph Borrell.)
Leylagil'lerin partisi Tabii bu gezilerin iadei ziyaretleri de oldu. O görevi Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir üstlendi: Brüksel'e gitti, Atina'ya, Berlin'e, Paris'e gitti. Son olarak Stockholm'daydı. Orada PKK'yı "Kürt muhalefeti" diye tanımladı, "Etnik sorunların Türkiye yurttaşlığı temelinde çözüleceğini" söyledi. Aynı söylemleri seslendiren Zana ve arkadaşlarının, adını Apo'nun koyduğu, ilkelerini Apo'nun belirlediği, hiç kuşkusuz liderini de Apo'nun atayacağı Demokratik Toplum Hareketi de partileşmek için bugün düğmeye basıyor. Nerede? Elbette Diyarbakır'da. Yine Apo'nun "Tabandan tavana doğru örgütlenme modeli geliştirin" önerisi doğrultusunda düzenlenen Diyarbakır toplantısında, Zana ve arkadaşları ilke ve amaçlarını anlatacaklar.
İmralı'dan uyarılar Aslında amaçları belli; Zana özellikle Avrupa platformlarında bunları uzun uzadıya anlattı: * Kürt sorununun adı konulsun. Kürtler çoğunluğun öğesi olarak tanınsın ve yeni bir anayasa ile hakları güvence altına alınsın. * Dağdaki 5 bin "gerilla" ve cezaevlerindekiler demokratik sürece katılsın. Birinci amaç "Kimlik" tartışmalarını alevlendirecek. Çünkü Zana grubu hazırlanacak "Demokratik ve evrensel" anayasada "Türklük" yerine "Türkiyelilik" üst kimliğinin benimsenmesini istiyor. Kürt alt kimliğinin siyasal, toplumsal ve kültürel" yönleriyle tanınmasını da bu talebin ayrılmaz parçası olarak vurguluyor. İkinci amaç ise, dış dinamiklerin de desteğiyle genel affı gündeme taşımayı öngörüyor. Zana "Pişmanlığı hiçbir Kürt kabul etmez, bunu onursuzluk sayar" diyerek "Toplumsal barış yasası", "Toplumsal katılım yasası" gibi isimler önerdiği genel af talebindeki asıl hedefi, satır arasında gizliyor: "Tüm siyasi tutukluların serbest bırakılması." Yani, Apo'nun salıverilmesi. Merak ediyoruz; Zana ve arkadaşlarının "Türkiye'nin insan zenginliğiyle buluşmak", "Ülkemizin entelektüel potansiyeliyle bütünleşmek", "Düşünsel değişim ve dönüşümü kitleselleştirmek" gibi cafcaflı cümlelerle ambalajladığı Demokratik Toplum Hareketi'nin asıl, hatta tek derdi Apo'yu kurtarmaya çalışmak mı olacak? Daha iki gün önce örgütün yayın organından ona gönderilen "uyarı"ya bakılırsa, evet. Aynen şöyle deniyor: "Kürdistan coğrafyasında politik ipler Zana tarafından çekilmiyor. Bu toplumsal gerçek ise, Zana'ya zikzaksız tarihi görevler yüklüyor." Fazla söze hacet var mı?
|