 |  |
Leylagiller ne istiyor?
Leyla Zana grubu ile 200 kadar Kürt aydın ve politikacının Avrupa'da iki büyük gazeteye (International Herald Tribune ile Le Monde) verdikleri "Türkiye'deki Kürtler ne istiyor" başlıklı ilan gündeme bomba gibi düştü. Kimileri, "AB süreci Türkiye'yi bölecek" kaygılarının ilk somut işareti olarak gördü bu ilanı, kimileri de "Sevr Antlaşması hortlatılacak" korkularının teyidi. Önce ilandaki talepleri özetleyelim: "AB demokrasiler ailesine katılabilmek için Türkiye, kültürel çeşitliliğe ve siyasal çoğulculuğa saygılı, gerçek bir demokratik ülke olmak zorundadır. Özellikle Kürt vatandaşlarına, Avrupa'nın demokratik ülkelerinin yurttaşları olan Bask, Katalan, İskoçyalı, Lapon, Güney Tirollu ya da Walonlar'a tanınan ya da bizzat kendisinin Kıbrıs Türkleri için talep ettiği haklara eşdeğer haklar garantilemelidir. Bu bağlamda, aşağıda imzası bulunan kişiler, demokratik çözüm için şu temel önlemlerin alınmasını zorunlu görmektedirler:
Hani kurucu unsurdu * Kürt halkının varlığını tanıyan, ona kendi dilinde eğitimöğretim sistemi ve medya faaliyetleri, kendi kimliğiyle dernek, kurum ve parti kurup kültürünü ve siyasal taleplerini özgürce ifade etme ve savunma hakkını garantileyen, yeni, çağdaş, demokratik anayasa hazırlanması. * Barış ve güvenlik ortamının yaratılması, genel bir siyasal af çıkarılması . * 1990'larda zorla boşaltılan 3.400'ü aşkın Kürt köyünün yeniden inşasını ve 3 milyona yakın Kürt göçmeninin yurtlarına ve yuvalarına dönüşünü teşvik önlemlerini de içeren bir kalkınma programı hazırlanıp yürürlüğe konulması." Gerçi Zana dün tepkiler karşısında geri adım atıp "Bir yanlış anlama ya da anlaşılmasının söz konusu olduğunu" iddia etti ama ilan da, talepleri de son derece açık: Kürtler kendilerini azınlık ilan ediyor ve otonomi ya da özerk yönetim istiyorlar. Çünkü Avrupa'dan saydıkları örnekler, özerk yönetim modelleri. Zana'nın 10 gün önce "Demokratik Toplum Hareketi" (DTP) adına yaptığı "Sürece önyargıdan uzak ve sağduyulu yaklaşılması" çağrısına saygı göstererek, taleplerin arka planını objektif ölçülerle irdeleyelim.
Lozan'da yeri yok Leyla Hanım, gerek DTP adına açıklamalarında, gerekse yurtiçi ve dışındaki konuşmalarında hep "Cumhuriyetin kurucu asli unsuru olduklarını", "Sorunun Türkiye'nin bütünlüğü içinde çözümünü istediklerini" vurguladı. Yani, Lozan Antlaşması'nın dışına çıkmamaya özen ya da dikkat gösterdi. Ancak Avrupalı azınlıklar örneği paravanına gizledikleri otonomi talebi Lozan'da yırtılıp atılan Sevr Antlaşması'na sarılmak anlamına geliyor . Çünkü Kürt bölgesinin özerkliği ve daha sonra bağımsızlığıo antlaşmanın 62, 63 ve 64'üncü maddelerinde yer alıyor. İşte 62'nci madde: "İngiltere, Fransa ve İtalya hükümetlerinin tayin edecekleri birer üyeden oluşacak ve merkezi İstanbul'da olacak 3 kişilik komisyon kurulacaktır. Bu komisyonun görevi, bu antlaşmanın imzalanmasından sonra 6 ay içinde Fırat'ın doğusunda, daha sonra kararlaştırılacak olan Ermenistan sınırlarının güneyinde ve Türkiye'nin Suriye ile olan sınırının kuzeyinde ve Mezopotamya'da yer alan ve halkının çoğu Kürt olan bölgeler için mahalli özerklik planı hazırlamaktır." Bir başka önemli nokta: Üniter devlette özerk bölgeler yaratmak ve barındırmak mümkün olamaz. Böyle bir şey için devletin yapısını değiştirmek gerekir. Yani federasyona dönüşmeyi. Onun bir adım sonrası ise... Eski Başbakan Mesut Yılmaz'ın sözü yanlış anlaşıldı galiba. O, "AB yolunun Diyarbakır'dan geçtiğini" söylemişti, AB sınırlarının değil...
|