 |  |
Çocuktan al ara pası...
Fransızlar'ın hayatı olduğundan daha zorlaştırdıklarını anlatmayacağım. Metroda kaybolduğumda, İngilizce konuşarak (Bir Fransız'ın İngilizce konuştuğu nadir görülür) yardım etmeye çalışan kekeme Fransız'dan da söz etmek istemiyorum. Yardımcı olmaya çalışan bu iyi Fransız'ın iyi niyet girişimini bir yana bırakıp, "hacım bırak dağınık kalsın" diyelim ve Paris'e geliş nedenimize bakalım... 32 ülkenin katıldığı, 10-12 yaş grubu, 5. Danone Uluslar Kupası Finalleri'ni izlemek üzere bu kentteydim. Takip edenler bilir, bizim ufaklıklar Metin Tekin yönetiminde dünya dördüncüsü oldular. Şimdi bakın bu bir futbol yazısı ama bir futbol yazısı değil sanki. Yani futbol yazmamdan hoşlanmayan okurlar lütfen kıllanmasın, okumaya devam etsinler. Bu beş yüz "molekül"ün puan mücadelesi. İşin ilginç tarafı bu mücadelede kazandığınıza çok sevinemiyorsunuz. Çünkü yendiğiniz takım da çocuklardan oluşuyor. On yaşındaki gürbüz, yanakları al al Slovak kaleci maçı kaybedip, çimlere yığılıp ağlayınca nasıl sevinebilirsiniz ki? Global bir mahalle maçı kıvamındaki bu turnuvayı güzel kılan da bu zaten. Rakibe kasti girmek yok, yalandan kendini yere atmak yok, hakeme itiraz yok... Saf ve temiz...Sadece bir oyun...Ve herkes rakibine saygılı... Bizim bitirimler Türk Futbol Tarihi'nde bir ilke imza attılar. Bildiğiniz üzere İngilizler'e; bugüne dek bırakın yenmeyi gol atmayı bile başaramamıştık. Lütfen kayıtlara geçsin: İngilizler'i 3 Eylül 2004 tarihinde yenmeyi başardık. İngilizler'e ilk golümüzü Diyarbakırlı Mazlum Aslan attı... Bu turnuvayı FİFA onayladığına göre, Mazlum'un İngilizler'e attığı golün resmiyetini lütfen kimse sorgulamasın. Bu arada turnuva boyunca kalecimiz Umutcan Yüksel'in yaşça büyük olduğu dedikoduları yapıldı. Evet, ben de ilk gördüğümde, Atatürk Havaalanı'na iner inmez bu çocuğu askere alırlar diye düşündüm ama yaşı tutuyormuş. Minik bir dev!.. Turnuvanın bir başka güzel tarafı, kızların da kadroya alınabiliyor olması... Arjantin'in 10 numarası bir kızdı ve size yemin ederim inanılmazdı. Galatasaray'ın orta saha sorununu kesinlikle çözer. Bu ne teknik, bu ne sürat, bu ne kendine güven... Ardiles sanki... Kanada'nın forveti de bir kızdı. Ve sanırım bizim ufaklıklar bu kıza fena sevdalanmışlardı. Şampiyon İspanya takımı bizim Süper Lig'de UEFA'yı zorlar. Ve Slovaklar'ın sistem anlayışı Fener'den daha iyi. Gerçekten ağzınız açık, aval aval bu futbol şölenini izliyorsunuz. Bir Brezilya-Arjantin maçı oynandı ki, uzun süredir böyle bir maç izlememiştim. Röveşatalar, dömivoleler, bacak arası çalımlar, direkte patlayan şutlar... Parc des Princes Stadı'ndaki binlerce izleyici ayakta alkışladı geleceğin yıldızlarını... Bizim ufaklıklara gelince... Umutcan, Sinan, Furkan, Birindar, Tolga, Hami, Gökhan, Fuat, Mazlum, Mesut, Yakup, Tunahan, Satılmış ve Şafak paylaşmayı öğrendiler, dillerini bilmedikleri halde rakipleriyle dost olmayı başardılar, kazanmanın tadını çıkarıp, kaybetmenin dünyanın sonu olmadığını gördüler. Kupalarını da Zinedine Zidane'dan aldılar. Ve iyi vakit geçirip bizi de eğlendirdiler. Futboldan sıkılmaya başladığım şu dönemde ilaç gibi geldi...
|