"Konu mankeni olmak" aslında gerçek anlamlı bir laftır. Ressama konu mankeni olursunuz mesela..
Ya da bir reklamda anlatılan şeyin öznesi, konu mankenidir.. Ama deyim olarak kullandınız mı, mecaz anlam pek de iyi bir şey değildir.
Benzettiğiniz insan "Beni konu mankeni yapmayın" diye kızar, mesela..
Biz medya olarak şimdi lafı ters yüz ettik.
"Manken Konusu bulmak!." İlle de güzel kadın resmi basmak zorundayız ya sayfalarımıza.. O resim için konu icat etmeye, konuya manken değil, mankene konu bulmaya başladık.. Yani güzel kız resmine haber uydurur olduk.
Bir manken gerçekten konu olacak bir şey demiş, yapmışsa, o zaman "Mal bulmuş magribi" olduk. "Körün istediği bir göz, Allah verdi dört göz" diye sarıldık. Asparagasa gerek yok.
İşte haber elinde..
İşi uzattıkça uzattık. Güzel kızın her gün başka resmini basma fırsatı kaçar mı?.
Aysun Kayacı'yı hatırlarsınız hani..
Demokrasi'yi icat eden Antik Yunan'dan, Sokrates ve Eflatun'dan beri tartışılan bir konuda kendi fikrini söylemiş ve "Benim oyum, dağdaki çobanın oyuyla nasıl eşit olur" demişti.. Ki demokrasiyi icat eden Atina devletinde değildi mesela.. Köleler, köylüler ve de kadınlar oy kullanamazdı.
Akademik tartışsak neyse.. "Vur abalıya" yaptık, hiçbir fikir söylemeden kızı linç ettik, her linçe de bir "Baktıracak" fotoğrafını ekledik.
Hâlâ her seçim döneminde Aysun'un bir resmi mutlak var, medyamızda..
İki haftadır, "Manken Konusu" çıkartıp yazmakta rekor kırdık. Sadece resimli magazin haberlerini geçtik, tonla köşe yazısı da yazdık..
Hâlâ da yazıyoruz. Niye?.
Haberin bir yanında resmi basılacak bir güzel kız, öte yanında züğürdün çenesi yoracak bir zengin var..
Olayı bir hatırlayalım mı?.
Özge Ulusoy adlı ünlü mankenimiz bir üniversiteye davetli olarak gitmiş..
Böylesi toplantılara ben de çok katıldım.. Çok zevk aldığım için, ana okulundan üniversite doktora seminerlerine kadar, her çağrıya koştum, seçim yapmadan..
Şimdi üniversitelere artık gitmiyorum.
Çünkü bir takım tipler yüzünden keyif almaz oldum.
Nasıl maçlara gitmiyorsam, üniversitelerde sohbeti de bıraktım. Neden?.
Çünkü hemen hepsinde bir takım tipler türedi..
Onlar sohbete değil, konuğunu köşeye sıkıştırıp ertesi gün kantinde hava atma fırsatı yaratmaya geliyorlar..
"Nasıl kıstırdım herifi.. Nasıl lafı ağzına tıkadım?.
Nasıl bozdum?." Kafa bu olunca çok tatlı bir sohbetin içine tükürülüyor.. İşin keyfi de kaçıyor.
Böyle bir tip de 'Mankenler neden hep zengin iş adamlarıyla çıkıyorlar' demiş Özge'ye.. Kız kötü niyeti fark etmemiş ve cevap vermiş..
"Böyle bir durum yok. Mesela Çağla Şıkel, Emre Altuğ ile evliydi. Hem ne yapalım mankenler olarak gidip fakirlerle mi çıkalım?
Anlamadım. Sen de hayatındaki insanın mesela kız arkadaşının çalışmasını ekmeğini eline almasını istemez misin? Ben zaten paraya ihtiyacı olan bir insan değilim." Efendim kırk köşe yazarı yazdı. Özge'yi savunanlar bile "Ne yapalım mankenler olarak gidip fakirlerle mi çıkalım" lafının yanlış olduğunu söylediler..
Şimdi sorum onlara?.
Nesi yanlış, niye yanlış bu laf!.
O "Tip" delikanlı çok iddialı, çok da çirkin bir genelleme yapıyor. Soru sormuyor, peşin hükmünü beyan ediyor..
"Mankenler hep zengin iş adamlarıyla çıkarlar!." "(Şimdi böylesi bir peşin hükmü yıkmak, böylesi bir algıyı yok etmek için) Mankenler de gidip fakirlerle mi çıksınlar" diyor Özge?.
Söylemediği, benim parantez içine aldığım ilk bölümü söylemeye gerek var mı?. Bu kadar basit bir şeyi söylemeye gerek var mı?. Anlama kıtlığı mı var ülkemde, kötü niyet bolluğu mu?:
Bunca köşe yazarı içinde bir tanesi bile düşünemedi mi bu lafın niye edildiğini..
Bakın şimdi..
Özge'nin cevabı fevkalade doğru, fevkalade yerindedir.
Söylediği cümle, kantinde kızlara hava atmak isteyen bir "Tip" delikanlının mankenler üzerine yaratılan bir algıya dayanarak verdiği çirkin peşin hükme (Soru değil, dikkat.) çirkin soruya tokat gibi cevaptır.
Bravo Özge!.
Hem kadın, hem manken olarak ezilmeyişin ve başını dik tutuşuna bin alkış!.
Ağzını kapayıp susan, aslında hepsine yapılan bu iğrenç saldırıya yanıt vermeyen, senin safında yer almayan meslektaşlarına da yazıklar olsun!.