"Hiçbir aşırı huyum ve alışkanlığım yoktur" dedi adam.. "Tavla hariç.."
Sonra anlattı, tavlaya nasıl tutkulu olduğunu.. Dahası, hırsını.. Tavlada yenilmeye tahammül edemezmiş.. İddiası olanla, her şeyine oynarmış..
Bir arkadaşıyla gömleğine oynamışlar.. Hayır, öyle marka mağazadan seçmece değil. Üzerlerindeki gömleğe.. Arkadaşı kazanmış, kazanmakla da kalmamış.. "Çıkar ver bakalım gömleğini" demiş, onu gömleksiz bırakmış. Hayatındaki en acı, en unutulmaz yenilgisi bu olmalı.. Anlatırken o gecenin bir vakti gömleksiz halini yeniden yaşadı adeta..
Sonra ayni arkadaşıyla, arabaların anahtarını tavlanın yanına koyup oynamışlar..
***
Iğdır'da internette okumuş delikanlı, İzmir'de ilk adımı Tiyatro ile gerçekleşecek bir Sanat Akademisi'nin istekli ve yetenekli gençler için karşılıksız açıldığını.. Cebindeki bir kaç kuruşla, tren bileti almış, İzmir'e kadar.. Alsancak Garı'nda trenden inmiş.. Cebinde otobüs parası bile kalmadığı için yürümüş Akademi'nin olduğu yere kadar.. 1.5 saatlik yol.. O uzun bitmez tren yorgunluğunun üstüne.. Aç susuz.. Azme bakar mısınız?. Sanatçı olma azmine..
***
Şimdi,
"O arabasına tavla oynayan adamla, Iğdır'dan Sanat Akademisi için beş kuruşsuz yollara düşen genç adamın ne ilgisi var" diye merak edeceksiniz..
Merak edin diye yazdım ama, fazla merakta bırakmayacağım sizi..
O genci yollara düşüren Akademi'yi açan, sanata büyük yatırımlar yapan adam da, Doğu'nun bir başka ilçesinden Pervari'den ayrılıp yollara düşen "Ben hayat akademisinde okuyacağım" diyen bir başka genç..
Mesut Sancak.. Folkart İnşaatının kurucusu.. O Akademi, Bayraklı'daki İkiz Kuleler'in altında açıldı. İlk adımı Tiyatro'ydu ve başına bir Tiyatro Ustası
Volkan Severcan getirildi. Bu ilk adıma 625 kişi eğiteceklerdi.. Onu ayrı anlatırım..
Sancak, kayıtların başladığı günü anlattı..
"Nasıl heyecanlıydım bilemezsiniz.. Kayıtlar açıldığında cebime program indirdim.. Kayıt yaptıranların sayısını gösteriyordu.. Masamda dakka başı bakıyorum, kaça vardı diye.. Şaşkına döndüm.. Nasıl dönmem.. Kısa zamanda 15 bine ulaştı başvurular. Olacak şey değil. Kayıtları durdurduk. Seçimleri noter huzurunda kura ile yaptık.. Sonra bu Iğdırlı genç çıktı karşıma.. Onu da kaydettim Akademi'ye" dedi.. Mesut Sancak'la Folkart Kulesi'nin altında Yüzevler İzmir'de buluştuk. O Kuleye de, daha evvel anlattığım "Türk Resminin Köşe Taşları" adlı harika sergi için gitmiştim.
Galeri de, yönetimi de Folkart'a aitti..
Geleceğimi duyan patron, beni ve dostlarımı hemen alttaki restorana yemeğe davet etmiş.. Sanacaksınız ki, sanata bu kadar önem veren bir adamı tanımak istedim.. Yok canım.. Günlerdir bu yazıları, o yemeği hak etmek için yazıyorum bilesiniz.. Hele de Mevlut iyi bilsin..
***
Sancak, kendi deyişi ile "Şaka Günü"nde doğmuş.. Yani 1 Nisan.. Yani 1973'te dün.. Doğum yeri Siirt, Pervari..
1950 yılından günümüze ticaret yapan geniş bir ailenin üyesi.
8 yaşından itibaren, okuldan geriye kalan zamanında babasının dükkanında çalışmaya başlamış..
Ailesiyle birlikte 1979 yılında Pervari'den Van'a göç etmişler. Ordan da işi büyütmek için İstanbul'a..
15 yaşında aynı zamanda aile şirketinde 200 kişinin çalıştığı bir kurumun Personel Müdürü olmuş.
Askerliğini Ağrı Doğubayazıt'ta yapmış. Sonra Malatya'da Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu sorumlusu olmuş şirketin.. Eczacılık Şirketi, onu da söyleyelim..
O terörün yoğun olarak yaşandığı yıllarda aile şirketini büyütmüş..
Malatya'daki başarısı onu Aksaray Niğde, Kayseri, Eskişehir illerini kapsayan Konya'ya taşımış.
27 yaşında bölge genel müdürü olmuş, Konya'da.. En büyük rakibi geçmiş..
Orada da hedefi kısa zamanda aşınca 2004 yılının Aralık ayında yönetici ortak olarak İzmir'e gönderilmiş.. Hayatının dönüm noktası olan kente..
Bir yıl içinde şirketin İzmir'deki pazar payını Türkiye ortalamasının üzerine çıkarmayı başarınca İstanbul'a dönme zamanı gelmiş.
Ama genç Sancak "İstemem" demiş.. "Ben İzmir'de kalacağım ve orda yeni iş kuracağım.."
İzmir'i sevmişti, bir.. Bu kentte A+ sınıf iş ve mesken olmadığını fark etmişti iki.. İnşaat sektörü bu dalda çok açıktı..
Kafasında Folkart'ı kurmak vardı, yani.
Aile inşaat sektörüne girmeye gönüllü olmamış başta.. Sonrasında Mesut Sancak onları ikna etmiş..
Ve 2006 yılında İzmir'de, İzmir'den büyüyerek, gelecekte Türkiye'nin ilki olmak hedefiyle Folkart'ı kurmuş..
Sonrasını hele ezeli rakip değil, sanki ebedi düşman Göztepe ve Karşıyaka'nın ikisine birden sponsor olup, yönetimlerini bir araya getirince, herkes öğrendi.
Folkart sadece spora değil, sanata da büyük yatırımlar yaptı..
"Ben yüksek öğrenim tahsili görmedim. Ortaokul mezunuyum. Ama iş hayatında çalışırken çok şey öğrendim. Benim eğitimim sahalarda oldu. Benim öğretmenlerim müşterilerimdi, komşularımdı. Bana onlar öğretmenlik yaptılar. Çok önemli deneyimler edindim. Hayatı çok güzel özetleyen, anlatan deneyimler kazandım. O zaman bana bunları öğreten ve kazandıranlara, yani halkıma kazandıklarımın bir bölümünü geri vermem gerektiğini düşündüm. Bu spora ve sanata yönelik yatırımlar ve sponsorluklarla olacaktı" dedi..
Sancak, Oscar Wilde'ın "Aile yaşamının güzelliği, hiçbir yerde yoktur" sözüne inançlı..
Yoğun iş temposundan bulduğu her fırsatı çocukları ve ailesi ile birlikte geçiriyor..
"Çocuklarım ile güzel diyaloglar kurmaya özen gösteriyorum. Onlarla birlikteyken büyük keyif alıyorum. Pazar günlerini mutlaka birlikte geçiriyoruz.
Kerem, Fırat ve Tarık ile bilgisayar oyunu oynamak benim için büyük keyif" diyor.
Bugün geldiği yeri yeterli görmüyor."Hayalleri olmayanın geleceği olamaz" diyor.
Hayalleri mi?.
"Türkiye'nin İzmir'den çıkmış en büyük inşaat firması olmak ki bu hayale çok yaklaştık. Çünkü şu an ilk 5'teyiz. Sonrası ise, yurtdışına açılmak ve en farklı, en özel projelere imza atmak."
Sonra.. Son denecek hayali şöyle..
"Çevresine faydalı, doğru bir insan olmak benim en büyük hayalim. İyi bir insan olmak. İyi bir insan olarak düşünülmek ve anılmak. Eğer bunu başarabiliyorsam o zaman en büyük olurum."
***
İzmir'deki dostlarıma bir kişi daha eklendi. Spora ve sanata benim kadar meraklı, duruşu, sohbeti hoş bir genç adam..
Yalnız bir sorun var..
Tavla meraklısı ya Mesut Sancak.. Antalya'da çok özel bir ağaçtan (O ağaçtan yapıldı mı, zar tutmak mümkün olmazmış) el işi tavla yapan ünlü bir usta var, yazmıştım bir zamanlar ona da sponsor olmuş.. Bizim ailenin tavlacısının ağbim olduğunu öğrenince, o tavladan bir tane ağbime hediye etti..
"Teşekkür ederim" dedi ağbim.. "Bir gün oturur oynarız.. Ama ben öyle, gömlek, elbise araba gibi ucuz şeylere oynamam" diye eklemez mi?.
"İyi" dedi, Mesut Sancak.. "Tapuları ortaya koyar, oynarız!."
Masada kahkaha koptu ama, ben ağbimi bilerim. Gördüm ki "İddia" dedin mi, Sancak ondan da öte..
Gelin şu maçı gazozuna yapın!.
Gazoz da benden olsun!.