Kıbrıs'ta neler oluyor, Cenevre Görüşmeleri'nde gelinen aşama nedir, çözüm umudu var mı?.
Bu sorulara yanıt verebilecek kaç kişi var aramızda?.
"Aramızda" derken, kamuoyunu, sokaktaki adamı kast ediyorum.
Cevap!..
Varsa şaşarım!..
Çünkü belli konulara öyle dalmışız ki, Kıbrıs, Anavatan'da nerdeyse kimsenin umurunda değil. Ne yazılı, ne görsel medya anlatıyor, ya da tartışıyor.
Nasıl haberdar olsun, millet!.
Hem Türk, hem KKTC politik arenasında bir iki ses çıktı.. "Kıbrıs'ı satıyoruz" falan dediler. Kapandı gitti.
Oysa konu çok önemli Cenevre görüşmelerinin ilk bölümü bitti. İkinci bölüm başlamak üzere.. Şu anda, teknisyenlerden oluşan Çalışma Gurubu ortak toplantılar yapıyor.
Yani, çok kritik bir aşamadayız.
Bilmemiz gerek..
Derin bilgi ve yorum almak için, Kıbrıs'ın önde gelen gazetecilerinden, Genç TV'nin kurucu sahibi, Ertan Birinci dostumu aradım, ilk aşama sona erince..
"Müthiş bir adım attık Hıncal Ağabey" dedi.. "İsviçre'de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, varlığı ilk defa tescil edildi. Üç garantör, Türkiye, Yunanistan, İngiltere'nin olduğu masaya, Kıbrıs Türk Halkı, Kıbrıs Rum Halkı ile eş ve eşit statüde oturdu." Bunun Devletler Hukuku'nda ne anlama geldiğini çok iyi bilirim.
İlk adım kazanımlarımızın dahası da var.. Konferansa Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyelerinin de yer alacağı, Çin ve Fransa'nın da karşı tarafça davet edileceği, Anastasyadis'in "Rum Kesimi Lideri" olarak değil, "Kıbrıs Cumhurbaşkanı" sıfatı ile katılacağı konusunda kulislerde neler söylenmişti.
Bunların hiçbiri gerçekleşmedi.
Avrupa Birliği'ne iki tarafın karşılıklı onayı ile "Gözlemci" sıfatı verildi.
Ertan "Kıbrıs Rum kesimi, konferansın bu şekilde başlamasını Türk Zaferi olarak kabul etti. Rumlar bu koşullarla masaya oturan kendi yöneticilerini 'Hain' ilan ettiler" dedi..
Konferansta ilk defa çok önemli bir adım atıldı. 40 yıldır süren görüşmelerde gündeme bile gelmeyen asıl sorun, "Toprak Konusu" bu defa ele alındı. Taraflar, toprak konusundaki taleplerini bildiren haritaları Birleşmiş Milletler'e verdiler. Haritalar 5 kişi tarafından görüldükten sonra, kasaya kitlendi.
Amaç, haritaların tartışma konusu yapılmasını ve spekülasyonlara yol açmasını önlemekti.
Ne var ki, açıklanmadığı ve kasaya kitlendiği halde, haritalar iki tarafta da iç politika malzemesi yapıldı. KKTC, Güney Kıbrıs, Yunanistan ve Türkiye'de muhalifler, yöneticilerine ağır ithamlar yönettiler.
50 yıla yakın süren görüşmelerde ilk defa "5'li konferans ve çözüm aşaması"na gelinirken, iç politikada yaratılan "Her türlü çözüm ihanettir" havası, İsviçre Görüşmeleri'nden olumlu sonuç bekleyenlerin umutlarını zayıflattı.
Türk tarafı adına çok büyük bir adımla görüşmelerin başlamasını sağlayan Mustafa Akıncı'yı, tanıdığım, birlikte yemek yiyip uzun uzun konuştuğum ve çok sevdiğim genç Başbakan Hüseyin Özgürgün ve yardımcısı Serdar Denktaş ağır şekilde suçladılar..
Neden?. Seçime bağımsız katılan Akıncı'yı sol partiler desteklemişti.
Özgürgün Ulusal Birlik Partisi Başkanıydı. Denktaş da ordan ayrılıp Demokrat Parti'yi kuran liderdi. Sağ Partiler, solun desteğiyle seçilen Bağımsız Lidere muhalefet etmek için, dış politikayı kullanıyorlardı.
Şimdi, Dış Politikada, ülkenin kaderinde bile birleşemeyen partilerle "Çözüm Konferansı"na gidiyoruz. Bu bölünmüşlüğü öbür taraf da biliyor ve kullanacak, tabii.
Başkan Akıncı "İhtiyatlı iyimserliğim sürüyor" dedi. Oysa geçen baharda, Başkanlık Sarayı'nda birlikte yediğimiz yemekte "Kıbrıs sorununu kesin çözeceğiz" demişti.
Ertan Birinci "Eğer iş Akıncı ile Anastasyadis'e kalsa, ikisi baş başa kesin çözerler. Ama dışardan o kadar çok müdahale ve baskı var ki, ben kötümserim" dedi..
Ben mi ne düşünüyorum..
Çözüm, Akıncı-Anastasyadis ikilisinden önce, Erdoğan ile Çipras'ta..
Araları son zamanlarda oldukça iyi görünen iki lider, iç baskılara göğüs gerer ve el ele verirlerse, Akıncı ve Anastasyadis gerisini getirirler.
Kıbrıs çözülürse, Ege bir "Dostluk, Barış ve hatta Ortaklık Gölü"ne döner ve bu Türk, Yunan ve Kıbrıs Halklarına müthiş bir ekonomik refah getirir..
Barışı sağlayan liderlere de dünya çapında itibar ve saygınlık sağlar.