Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Güncel haberler ve az biraz “Derin” bakışlar!..

"Tetikçi FETÖ'ye göbekten bağlı" diyordu, dün Sabah'ın birinci sayfasındaki beş sütun başlık.. Hem de nasıl Türk dostu, kültür sanat adamı Rus Büyükelçisi'ni öldüren Çevik Kuvvet Polisi'ni anlatıyordu haber..
Tetikçi, FETÖ dershanelerine gitmiş. FETÖ evlerinde kalmış. Eğitim masraflarını FETÖ'cüler karşılamış. FETÖ'cülerin çaldığı sınav sorularıyla polis olmuş. 15 Temmuz gecesi rapor alıp, Ankara'ya gelmiş. Dayısı FETÖ okulu müdürüymüş. En yakın iki polis arkadaşı FETÖ'cü.. Biri meslekten ihraç edilmiş. Öbürü gözaltında. Tetikçi'nin kendisi polisin ve istihbaratın "Gri" listesindeymiş. Yani "Dikkatle izlenecekler"den biri..
Şimdi bu kesin bilgiler, 24 saatte açıklandığına göre, çoğu zaten kayıtlı. Biliniyor yani..
O zaman akla şu soru gelmiyor mu?.
Bu kadar şüpheli bir adam, elini kolunu sallaya sallaya, Rus Büyükelçisi gibi kritik bir adamın yanına kadar nasıl geliyor?.
Hem de Çevik Kuvvet Polisi, dikkat buyurun.. Yani, bu suikast, kritik devlet büyüklerinden birine de yönelebilirdi..
Her gün güvenlik güçlerinden, yargıdan yığınla insan görevden alınıyor diye, mırın kırın edenler şimdi bu olaya baksınlar yakından..
Önemli olan, alınanlardan temiz olanların en kısa zamanda serbest bırakılması.. Böyle günlerde, suçun sabitleşmesini beklemenin neye mal olduğunu gördük.
Neler olabileceğini düşünmek dahi istemiyorum.
Zor günlerin zor geçeceğini kabullenmemiz lazım!.
Hatalar olacaktır. Göze almalıyız.

***
Güncel linç makinesi sosyal medya ve onun "Yaratılmış, Uydurulmuş" haberlerinden beslenen çirkin medyanın son kurbanı Burak Yılmaz..
Arabasını otobüs durağına park etmiş. Gelen belediye otobüsünün şoförüne saldırmış.. Görüntüye bak, uydur, uydur söyle..
Bizim gazetede bile en önemli haberdi sanki.. Haberler, yorumlar..
Neyse ki, Günaydın muhabiri Gökhan Gökduman, gazeteciliğin temel kuralına uymuş. Bir de Burak'la konuşmuş ki, durum linç edebiyatından çok farklı.
Arabayı otobüs durağına park eden vale.. Burak değil.. Valeler, Nişantaşı ve Bebek'te yaşanacak, yürünecek yol kaldırım bırakmadılar.. Şikâyetler dağlarda.. Trafik polisleri nerdeyse valelerle ortak. Her şeye göz yumuyor. Bu iki en kalabalık bölge, valeler için dağ başı.. Olay, otobüsün dikiz aynasının Burak'ın kafasına çarpmasıyla başlıyor.. Burak sporcu olup, zıplamasa, belki de şu anda hastanede olacak. Belediye ve özellikle halk otobüslerinin, kuralları nasıl hiçe sayarak araç kullandıklarına dair bu köşede kaç yazı okudunuz, bugüne dek.. 20?. 50?.
"Dikkatli ol" demez misiniz, bu durumda, siz olsanız?. Ve de deyince küfür yerseniz?. Olayı böyle anlatın, sonra herkes hükmünü versin. Sosyal medya tamam. O linç aletine lafım yok. Ama bizim 90a spor programına bile "Ah elimizde görüntü yok" diye hayıflanarak olayı getiren müdürüme ne diyeyim?.
***
Valla Birce Akalay adını ilk defa duydum. Sokakta görsem de tanımam. Bu "Ünlü(!)" Hanımefendi, bu kritik günlerde, şüpheli olmasa bile "Rastgele/ Random" arama yapmak zorunda olan Çevik Kuvvet Polisleri'ne kafa tutmuş.
Vay Efendim, onun arabası nasıl çevrilirmiş?. Nasıl arabadan indirilir, nasıl bekletilirmiş?. Çeviri yeri, hem de İran Konsolosluğu gibi kritik bir mahallin önü..
En kötü ihtimali yazıyorum. Diyelim ki, polis bu "Ünlü Hanımı" tanıdı. Diyelim ki, onu bile bile indirdi.. Yanlış tabii..
Yanlış amma..
Hele bugünlerde günde ortalama 18 saat çalışan, hafta sonu tatili falan bilmeyen, kritik bölgelerde, o soğukta tir tir titreyerek saatlerce nöbet tutan, bombanın hangi arabadan, canlı bombanın hangi kaldırımdan, suikast silahının yoldan geçen kimin belinden çıkıp ona doğrulacağını bilmeden (Hedef hep güvenlik güçleri, unutmayın..) fizik gücünün sonunda olmasına rağmen, hâlâ moralini yüksek tutmaya çalışan o genç adamın bir nebze içini ısıtma zaafı olamaz mı?.
Bir kaç saat sonra bitkin, iki kaşık atıştırma, iki saat uyku için gittiği evinde, mesela eşine "Bugün Birce'yi gördüm" demeyi çok mu göreceğiz şimdi, ona.. Hele mesela, eşi de, o dizinin takipçisi ise..
Bugün en zorlu koşullarda çalışan insanlarımız asayiş ve Çevik Kuvvet Polisleri..
Kendinizi bir an onların yerine koyun. Onların ruh hali ile koyun..
Ben, beni arayan her güvenlik görevlisine minnet duyuyor, kendisine de söylüyorum. "Tanıdığınız beni bile aramanız, ne kadar güvenlik içinde olduğumuzu gösterir, teşekkür ederim" diyorum mesela, AVM kapısından ellerimi havaya kaldırıp girerken, beni yoklayan görevliye..
Ve de her gün onlarca kez arandığım halde, bir şeyim eksilmiyor.. Moralim yükselirken..
Aranma, güvencemizdir, çünkü!.
Ne kadar istisna yok, o kadar güvendesin!.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA