"Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin"
diye başladı, hayatımın en güzel gecelerinden biri daha..
Şiirleri Metin Belgin, Hakan Gerçek ve de emsalsiz Tilbe Saran okudular gene..
Serdar Yalçın harika müzikler seçmiş. İlk kez böyle dinlediğim ve bayıldığım soprano Nihan İnan ve çok sevdiğim tenor Hüseyin Likos'a..
Bir de kendi bestesi Cemal Süreya şiiri var ki, "Önceleyin.. Olmaz böyle şey..
İş Sanat'ın ne yazık ki, yılda topu topu beş defa yaptığı Şiir Geceleri'nin bu sezonki sonuncusuydu, Mehmet ve Atilla Birkiye Kardeşler yapımı Unutulmaz "Cemal Süreya" gecesi..
Dekor ve ışık harika.. İstanbul Boğazı'na bakan bir teras katındayız. Yandaki bacadan dumanlar çıkıyor.. Karşıda şehrin ışıkları.. Ortadaki Boğaz'dan gemiler geçiyor.. Nasıl bir özen.. Paraya da kıymışlar.. Peki ama neden bir gece..
İş Sanat'ın bence yaptığı en önemli sanat işi bu.. Özellikle öğrencilere şiiri tanıtmak, sevdirmek yolunda bu geceler ilaç..
Ama bu Cemal Süreya gecesi olağanüstü.. İsterdim ki, İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince de orada olsun, bu güzelliği yaşasın. Tiryakisi olmazsa, hani Cemal Süreya, girdiği iddiayı kaybedince adından bir harf, iki tane olan r'lerden biri atmış ya, ben adımı tümden değiştiririm.
O gece için emeği geçenlerin başında, müzikleri seçen, yazan, çalan Serdar Yalçın'a "Bu geceyi tekrarlamanız lazım" dedim.. "Ben on defa daha gelirim, o ayrı.. Ama bu gece burdan çıkanların hepsi, yarın, evde, işte, okulda, komşuda kahvede, nasıl harika bir gece geçirdiklerini anlatacaklar.. Yüzlerce insan gelip görmek isteyecekler.. Hani?.." dedim.. "Bunu ben isteyemem" dedi Serdar.. "Ben İş Sanat'ın danışmanıyım.. 'Kendine iş çıkarıyor' dedirtir miyim'" dedi..
"Ben yazarım" dedim.. "Seninle arkadaş olduğumuzu biliyorlar" dedi. "Onu diyenlere 'Deneyin bakalım, Hıncal'a bir yazı yazdırmayı' diye meydan oku, hiç çekinme" dedim.. İşte Serdar'ı dinlemiyor ve yazıyorum..
Bunca emek, bunca masraf, bunca özenle hazırlanan Cemal Süreya Gecesi tekar edilmeli ve o gece siz de orada olmalısınız, Sayın Özince..
***
Cemal Süreya aşkın en güzel dizelerini yazmış, insanın içine işleyen, ruhuna akan satırların sahibi, genç yaşta kaybettiğimiz bir Mülkiyeli ağabeyimiz. O 1954 mezunu.. Ben 62 sınıfındanım. İlk şiirini yazdığı yer de Mülkiye Dergisi, zaten.
Şiirleri mi?.. İnsana aşağılık kompleksi vermeye bire bir.. Öylesine yalın, öylesine sade kelimeler, satırlar, cümleler ki, dinlerken "Ben de yazarım yahu" diyorsunuz.. Ama sakın yazmaya teşebbüs etmeyin.. Aşağılık kompleksi dediğim tam da o işte.. O yalın, o sade, o basit görünen cümleleri yazmak, ilahi bir yetenek, sanat işi.. O zaman anlıyorsunuz..
Bir anlatımlar, bir imajlar..
Büyük ustanın en ünlü şiirinin ilk dizeleriydi, yazının başındaki satırlar.. "Aşk" ile açtı geceyi Metin Belgin.. Sonrası..
***
Şuna bakar mısınız?.
"Besbelli arandığından haberli
Gemiler eskirken, deniz eskirken limanda
Sevgili",
Liman gördünüz bin defa, üç yanı denizle çevrili ülkemizde ama o limana bakarken, denizin eskidiği hiç aklınıza geldi mi?. Siz eskiyen denize bakarken, sevgilinin arandığını bildiği..
***
"Gülü alıyorum yüzüme sürüyorum
Her nasılsa sokağa düşmüş
Kolumu kanadımı kırıyorum
Bir kan oluyor bir kıyamet bir çalgı
Ve zurnanın ucunda yepyeni bir çingene"
Zurnanın ucunda yepyeni bir çingene, ne basit değil mi?. Peki hiç öyle baktınız mı hayatta zurnacıya..
***
"Şimdi sen tam çağındasın yanına varılacak
Önünde durulacak tam elinden tutulacak
Hangi bir elinden güzelim hangi bir
Bir elinde kızlığın duruyor garip huysuz
Öbür elinde yetişkin bir günışığı
Daha öbür elinde de kilometrelerce hürlük
Çalışan insanlar için akşamlara kadar
Toz duman içinde
Bir elinle de boyuna ekmek kesiyorsun"
Şairin anlattığı elinden tutulacak kızın kaç eli var, saysanıza.. Ne demek istiyor peki, bu anlatımla.. Sabaha kadar düşünün şimdi bakalım..
***
"Ne zaman hürlüğün barışın sevginin aşkına
Bir cıgara atmışsak denize
Sabaha kadar yandı durdu."
Hürlük, barış ve sevgi aşkını hiçbir şey söndüremez, denir denmesine de böyle nasıl denir, Cemal Süreya değilseniz..
***
"Dünyanın en güzel kadını bu oydu
Saçlarını tarasa baştan başa rumeli."
Kızlar, bi deneyin bakalım, saçlarınızı baştan başa rumeli taramayı..
***
"Kim istemez mutlu olmayı
Mutsuzluğa da var mısın?"
Ya.. Yaaa!.. İşte marifet o.. "Seninle mutsuzluğa bile varım" diyen biri çıktı mı hiç karşınıza hayat boyu..
***
"Hain bir aşk bu,
Sizin eve hırsız girer
Onunkine polis,
İşgalci bir aşk bu,
Samanlık sevişenin diyor.
Başka şey demiyor.
Sesinde ne var biliyor musun
Uykusuz Türkçe var."
Dizeler güzel.. Dizeler gülümsetiyor.. Ama "Uykusuz türkçe" imajı ne, sevgilinin sesindeki?.
***
"İkide bir elini başına götürüp
Rüzgarda dağılan yalnızlığını
düzeltiyorsun."
Başınızda kaç yüz saç var kim bilir?. Ama onların her birinin yalnız olması, yüzler binler arasında yalnız olmak, size ne diyor?. Kaç kez düzelttiniz üstelik rüzgarda dağılan saçlarınızı..
***
"Bak gizlisi saklısı kalmadı günümüzün
Gözlerin sabahın sekizinde bana açık
Ne günah işlediysek yarı yarıya"
Fazla lafa gerek var mı?. Ya devamındaki şiirsellik..
"Sen asıl bunlara bak bunlar dudakların
Bunların konuşması olur öpülmesi olur
Seni usulca öpmüştüm ilk öptüğümde
Vapurdaydık vapur kıyıya gidiyordu
Üç kulaç öteden İstanbul gidiyordu
Uzanmış seni usulca öpmüştüm
Hemen yanımızdan balıklar gidiyordu"
Vapur gidiyor, üç kulaç öteden de İstanbul gidiyor..
***
"İstanbul'da elimi kaldırdım
Biraz içkiliydim, biraz sevdalı, biraz da minareli
Geleni geçeni durdurdum"
Bu kadar basit, ama bu kadar yoğun İstanbul anlatımı?..
***
"Yıldızlar kıyamet gibiydi kaldırımlarda
Çünkü biraz evvel yağmur yağmıştı
Adam bulut gibiydi, hatırladı"
Yağmur ve bulutu böyle birleştirmek.. Islak kaldırımdaki ışık parlamalarını yıldıza benzetecek kadar bulut olmak.. Vay ki vay!..
***
"İstanbul İstanbul uzakta
İstanbul'a ateş etmeyiniz"
Bugüne mi yazdın, Cemal Süreya?..
***
"Annem çok küçükken öldü
Beni öp, sonra doğur beni"
Yani bu ne basit bir anne kucağına özlem satırıdır.. Hadi yazın, görelim.
***
"Şansızım diyemem ben kendi payıma
Oluyor böyle şeyler ara sıra
Sözgelimi okul kitaplarına girmez şiirim
Bütün çocuklar anlar da"
Çocuklar her şeyi sokakta öğrenir, daha çok küçük yaşlarda.. Eğri büğrü. Ama bildiklerini, şiirsel ve duygusal anlatanlar, lise kitaplarında bile yasaktır, oldum olası.. Bu yüzden bilmez benim gençliğim, Cumhuriyet'in şairlerini..
***
"Birdenbire
bir çiçek
Rıhtım taşının aralığından
Uzatmış başını
bir çiçek yolumu kesti!
Bir ilkokul bahçesi geçiyordu
Cıvıl cıvıl sulardan"
Rıhtımda bir ilkokul dağılmış. Çiçek gibi çocuklar bahçede koşuşuyor. Biri rıhtıma kaçmış.. "Cıvıl cıvıl sulardan geçen ilkokul bahçesi", öyle mi?.
***
"Yoksuluz gecelerimiz çok kısa
Dörtnala sevişmek lazım"
Samanlık seyran lafını çok duydunuz.. Peki böyle dendiğini..
Yahya Kemal de yapmıştı, atlı benzetmeyi, Vuslat'ta..
"Dört atlı o gerdune gelirken dolu dizgin, Sevmiş iki ruh, ufku görürler daha engin" dizelerindeki dört atlı, sevgililerin kolları ve bacaklarını simgeler, orda. Ama Yahya Kemal sabırlı.. "Ey vuslat! O aşıkları efsununa ram et! Ey tatlı ve ulvi gece! Yıllarca devam et" diye bitirir.. Oysa Cemal Süreya'nın vakti, bilirmiş gibi, çok kısa!*
"Önce bir ellerin vardı yalnızlığımla benim aramda
Sonra birden kapılar açılıverdi ardına kadar
Şarabın yanısıra felekte bir cumartesi
Gözlerin, onun ardından yüzün, dudakların
Sonra her şey çıkıp geldi."
Bu dizeleri bir daha okur musunuz, anlamına varabilmek için..
***
"Şimdi sen çırılçıplak elma yiyorsun
Elma da elma ha Allahlık
Bir yarısı kırmızı bir yarısı yine kırmızı
Kuşlar uçuyor üstünde
Gökyüzü var üstünde"
Erotizmin doruğu şiirlerden biri.. Çıplak kadın niye iki yanı da kırmızı elma (Anlatıma, altını çizmeye bakar mısınız) yiyor?.. Cennette Havva'nın Adem'e uzattığı meyve neydi ve ne renkti ve neyi simgeliyordu?.
***
"Ben de çıplağım ama elma yemiyorum
Benim öyle elmalara karnım tok
Ben öyle elmaları çok gördüm ohooo"
Hazreti Adem de bu yanıtı verebilseydi eğer, şimdi hepimiz cennette mi olurduk acaba?.
***
"Anımsar mısın Toros ekspresinden inmiştiniz
Biletlerinizden ibaretti ikinizin de kimliği"
Aynen hatırlarım usta.. Toros ekspresinden Haydarpaşa'da sadece o kimliklerle indiğimiz günleri.. Kimsenin kimlik sormadığı, sormaya gerek duymadığı o güzel günleri..
***
"Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
memelerin vardı memelerin kahramandı
Sonra..
Sonrası iyilik güzellik."
diye girişte başladığı şiiri bitirdi Metin Belgin..
Sonrası..
Sonrası işte bu yazı.. Yani benim yazabildiklerim..
Yani..
İyilik güzellik!..