Önce Selami Öztürk aramıştı, yazımın çıktığı gün.. Kadıköy eski Belediye Başkanı.. "Aykut Bey, Sarıgül'ün adamı falan değil. Sarıgül buraya kendi adamını koymak isterken, partideki başka bir güçlü gurup, başka bir isim verdi. Kılıçdaroğlu, adayını nerdeyse saat başı değiştirir hale geldi. Ortalık öyle karıştı ki, Kılıçdaroğlu, daha fazla kapışmayı önlemek için, torbadan kimsenin adamı ve adayı olmayan Aykut Nuhoğlu'nu çıkardı" dedi.
Kadıköy Belediyesi'nin çarşı içindeki Caferağa Salonu'nu yıkma kararı aldığını öğrenince fena halde kızmıştım. Artık bizim çocukluğumuzdaki gibi, mahallede spor yapacak sokaklar ve arsalar yoktu büyük şehirlerde. Mahalleleri eskisi gibi sporcu kaynağı yapmanın yolu şimdi mahalle salonlarından geçiyordu. Hal böyleyken, Kadıköy Belediyesi bırakın yenileri yapmayı, mevcudu yıkıyordu.
Ailesi 1943'te Üsküdar'dan Caferağa'ya taşınmış Kemal Belgin kardeşimi aradım.. "Ne diyorsun diye.. O da çıldırdı. Oturdu bana o salonun öyküsünü ve işlevini anlattı. Yazdım bu köşede.. İşte o yazının içinde geçmişti Nuhoğlu'nun adı "Sarıgül'ün adamı" diye.. Düzelten de yerine geldiği Selami Öztürk oldu, güzelliğe bakın..
Ardından Nuhoğlu'nun kendisi aradı..
"Buraya kimsenin adamı olarak gelmedim" dedi. "Onu biliyorum, hem de en sağlam yerden öğrendim" dedim. "O zaman size Caferağa projesini anlatayım" dedi.
"Bu işi telefonda yapmayalım" dedim.. "Bana Kadıköy çarşısında bir yemek ısmarlayın.. Oradan Caferağa'ya yürüyelim. Her şeyi yerinde anlatın.. Ben de hem de nasıl Caferağa çocuğu Kemal Belgin'i davet edeceğim ki, kül yutmayalım" dedim, kahkaha atarak.. Başkan da güldü..
Geçen hafta sonu yaptığım iki mutlu, umutlu ve keyifli buluşmanın ilki böyle kararlaştırıldı işte ve cuma günü, başkan, Kemal, Ben, çarşının hemen girişindeki Yanyalı Lokantasında buluştuk. Kadıköy'de ne zaman bir etkinliğe katılsam, vaktim varsa erken geçerim karşıya ve Yanyalı'da yerim yemeğimi.. Tarihi bir lezzet lokantasıdır orası.. Girerken tezgahtan seçer işaretlerim tabağın sağına, soluna, ortasına konacakları.. Bu defa yıllardır hasret kaldığım Kuzu Elbasan tava seçtim.. Müthişti..
Öbür tarafa hiç bakmam. Orası bana yasak bölge.. Çünkü orada Türk mutfağının en güzel hamur ve süt tatlıları, öyle de iştah açıcı bir manzara ile durur ki, gelin de benim gibi şeker hastası olun da bakın. Yesem şekerden, yemesem stresten şekerim yükselir.
Dükkan iki bölüm.. Ön taraf ekspres.. Hemen ye kalk.. Ama içerde romantik, tarihi bir kapalı bahçe var.. Orda oturduk, tabii..
Başkan tipik bir Karadeniz çocuğu.. Giyiminden başlayarak rahat.. Hoş sohbet.. Bol lezzet.. Keyifli bir yemek yedik ve çarşı içinden yürüyüşe geçtik.. O çarşı içi bu ülkenin en keyifli, en neşeli yürüyüş yerlerinden biridir. Nasıl bir esnaf vardır orda anlatılmaz.. Hepsi güler yüzlü.. Hepsi dost, hepsi insan..
Başkan, ben, Kemal yürüyoruz.. Ne koruma, ne bir şey?. Bizi kimden koruyacaklar ki?. Diyelim var.. O esnaftan iyi kim korur ki bizi?.
Her önünden geçtiğimiz bir şey ikram ediyor. Nasıl tokuz.. Bizden özürler.. Onlardan ısrarlar..
Zengin bir manavın önünde bir elin içinde bize uzatılan nar parçasını gördüm.."Buyrun Başkanım" dedi, manav.. Başkan "Vallahi nasıl tokuz" derken araya girdim.. "Bunu yemeniz lazım. Bu ünlü Gazi Paşa narı.. Sadece Antalya Gazi Paşa'da yetişir ve çok az yetişir.. Özelliği çekirdeksiz oluşudur. Bir lezzet hazinesidir" dedim.. "Hatırladın Hıncal Ağbi" dedi, manav.. "Hatırlamaz olur muyum?. Yıllar önce bana ikram etmiştin, geçerken.. Fikret Ağabeyimin (Otyam, nurlar içinde yatsın) gönderdiği Gazi Paşa Narı yazımı okumuştun ve bana "İşte bu o nar" diye uzatmıştın" dedim. Başkan da, Kemal de, ben de o dünyanın en güzel narını nasıl yedik oracıkta lezzetle..
Et, sebze, meyve.. Her şeyin en iyisini bir arada ve dünyanın en güzel çarşısında bulmak ve çok keyifli saatler geçirmek istiyorsanız, Kadıköy çarşısına gidin mutlak.. Hem de öyle güzel vakit geçirirsiniz ki.. Merak etmeyin, yorulduğunuz yerde han var.. Nasıl sıcak, şirin bulvar kafeleri, restoranlar, adım başı.. İstanbul'un en güzel pazar kahvaltıları da burda yapılır ha, iyi bilirim. Yazdım da.. Bir de tabii, sağlı sollu antikacılar.. Meraklısını geçin, meraklı olmayanı da çeker.. Bu çarşı işte asıl, Dünya Kültür Mirası olmalı..
O yol hiç bitmesin istiyorum ama, sonunda Caferağa salonu önümüze çıktı.. Benim de bugünlük yerim bitti.. Yani Kadıköy'e asıl gitme sebebim.. İçindeki harika sürprizle..
Ne zaman?. Yarın?.