"Heybeliada Ruhban Okulu konusunu incelediğimde gerçekten biraz şaşkınlığa uğradım. Sorunun 44 yıldır çözülememiş olması bana çok garip geldi. Gerek Türkiye, gerekse uluslararası açıdan bakıldığında, çekinecek bir şeyimizin olmamasına rağmen (tabii farklı görüşlerde olanlar da olabilir) okulun hala kapalı kalması anlaşılır gibi değil" diyor, Radi Dikici Üstad, bu hafta yolladığı yazısının sunumunda. Ayni fikirdeyim.. Söz, Üstat'da..
***
878 yılında bir gün..
Patrik Photios İmparator I. Basil'in (867-886) huzurundadır. İkinci defa Patriklik makamına getirileli iki yıl olmuştur ve o 68 yaşındadır. O devre göre çok uzun yaşamıştır.
"Majesteleri Halki'nin (Heybeliada) ormanlarla kaplı bir bölgesini satın aldım. Oraya, ileride emeklilik günlerimi geçirmek üzere bir bina yaptırmak istiyorum. Kitaplarımın tamamını oraya taşıyacağım. Umarım kitaplarım ve yazacaklarım gelecek yüzyıllara intikal eder ve imparatorluğun ruhani tarihine katkıda bulunmuş olurum."
"Photios bence bir sakınca yok. Ama Halki'ye gitmek o kadar kolay değil. Yorucu olmayacak mı?"
"Majesteleri yine müsaade ederse, binanın bir bölümünü dini eğitim vermek için tahsis etmek etmek istiyorum. Artık dini eğitim, çırak- usta anlayışından çıkarak ciddi bir sisteme kavuşmalı. Bunun için emriniz gerekli."
"Bu fikrin çok hoşuma gitti. Bir an önce başla."
"Bana büyük bir şeref verdiniz majesteleri, umarım açılışını siz yaparak bizi onurlandırırsınız."
İzni alan Photios hemen faaliyete geçer. Tam beş yıl sonra adanın tepesindeki binayı bitirir. Gerçekten tabii güzellikler içinde muhteşem bir bina olur. Bir yıl sonra da din eğitimi bölümü açılır.
Photios'un 893 yılında ölümünden sonra onun vasiyeti üzerine binanın bir kısmı manastır, diğer kısmı okul görevini de sürdürmeye devam eder.
Aradan yaklaşık bin yıl geçer. Bu süre içinde eğitim çeşitli nedenlerle aksar...
1 Mayıs 1844 Pazartesi günü zamanın patriği tarafından binanın okul bölümü "Yüksek Ortodoks Teoloji Okulu" adıyla açılır. 1971 yılına kadar okul, I. Dünya Savaşı hariç kesintisiz eğitime devam eder. Bu dönemde 900 mezun verir. Bunlar arasında din adamı, piskopos, başpiskopos ve bugünkü İstanbul Rum Patriği I. Bartholomeos dahil yedi de patrik yetişir.
1971 yılında Anayasa Mahkemesi'nin bir kararı üzerine özel yükseköğretim kurumlarının bir devlet üniversitesine bağlanması kararlaştırılır. Heybeliada Ruhban Okulu da bu statüde değerlendirilir.
Türk üniversitelerine bağlanması halinde ruhban okulunun amacına ulaşamayacağı, sadece Ortodoks eğitim verdiği halde Protestanların, Ermenilerin, Katoliklerin ve Süryanilerin de katılabileceği gerekçesi ile okul, patrikhane tarafından kapatılır. Daha sonra birkaç kez açılması için yapılan çalışmalar sonuç vermez. İşe siyasal nedenler girer.. Konu 44 yıldır Türkiye'nin başını ağrıtmaya devam eder.
Örneğin Türkiye'yi ziyaretinde ABD Başkanı Barack Obama, 6 Nisan 2009 tarihli TBMM konuşmasında özetle şunları söyler:
"İfade ve dini özgürlük güçlü bir toplumun ifadesidir. Bu nedenle Heybeliada Ruhban Okulu'nu açarak Türkiye, gerek içeriye, gerek dışarıya güçlü bir sinyal vermiş olur".
Avrupa Birliği toplantılarında yıllarca bu konu gündeme gelir. Sadece orada değil başka amaçlarla yapılan uluslararası toplantılarda yer alır.
Dünyada Atina Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden sonra kurulan ikinci okul olan Heybeliada Ruhban Okulu uluslararası şöhrete sahipti. Çünkü okul Ortodoks dini için iyi eğitim görmüş, dini görevini çağdaş bilim ve teknoloji ile birleştirerek en iyi şekilde ifade edecek din adamları yetiştiriyordu.
Bir noktayı unutmamamız gerekir. Muhtemelen çeşitli ülkelerinden gelerek Heybeliada Ruhban Okulu'nda eğitim gören öğrenciler dünyanın her tarafına dağılmaktadırlar. Onlar bir taraftan eğitim görürken, diğer taraftan bu ülkede yaşayacakları ve bizleri daha iyi tanıyacakları için olumlu etkilenmemeleri mümkün değildir. Hatta iddia edebilirim ki,
Türkçe de bildikleri için bunlardan bir çoğu ülkemizin birer elçisi gibi davranacaklardır. Buna en iyi örnek şimdiki Patrik sayın Bartholomeos'tur. Gökçeada'da doğan, yedi dil bilen Patrik hazretleri, mükemmel Türkçesi ile her platformda Türkiye'nin yanında yer almış ve AB'de de en büyük destekçimiz olmuştur. Dünya onu Ekümenik Ortodoks Patriği olarak tanımaktadır. O aynı zamanda 300 milyon kişinin dini lideridir.
Okulun kapalı kalması nedeniyle 1971 yılından itibaren Türkiye'den giden belki bini aşan öğrenci Atina ve Selanik Üniversiteleri İlahiyat Fakültelerinde eğitim görmüş veya görmektedir. Bu yıl İstanbul'dan giden öğrenci sayısı 9'dur. Bu benim tespit edebildiğim. Muhtemelen bu rakamın çok üzerindedir. Halen bu üniversitelerden mezun olup da Türkiye'deki Ortodoks kiliselerinde görev yapan birçok din adamı vardır.
Ayrıca bir noktaya daha işaret etmeliyim. Konya Selçuk Üniversitesi'nde "Dinler Tarihi Açısından Heybeliada Ruhban Okulu'na Genel Bir Bakış" adlı 2007 yılında Salih İnci'nin doktora tezi (332 sayfa) bu konuda yapılan en iyi bilimsel araştırmadır. O da sonuç bölümünü şöyle bağlamıştır:
"Bu gün gelinen noktada konunun muhatapları ve tarafları ilke olarak okulun açılması mutabık kalmakla birlikte, hangi statüde açılacağı tartışma konusu olmaya devam etmektedir."
Son 44 yıl içinde dünya ve Türkiye hızla değişmiş ve gelişmiştir. 44 yıl öncesinin anlayışı ile bugün yaşamak mümkün değildir. Bazı korkularımızı ve saplantılarımızı artık geride bırakmamız lazım.
Bu yönetim, azınlık mallarını iadeye karar vermek gibi cesur bir adım atmış ve uygulama başlamıştır.
Muhtemelen basit bir hukuki yorum ve bunun sonunda yapılacak yasal düzenleme ile Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılışı sağlanabilir.
Unutmayalım ki,
Osmanlı, sınırları içinde yaşayan toplumların dinlerine hep saygı göstermiş ve dini eğitimlerine hiç karışmamıştır.
rdikici@demma.com