1969 yılında başlayıp hala menecerliğini yaptığım Modern Folk Üçlüsü'nün en sevdiğim şarkısıdır bu b ilir misiniz?.
"Sen ne güzel bulursun
Gezsen Anadoluyu
Dertlerden kurtulursun
Gezsen Anadoluyu
Billur ırmakları var
Buzdan kaynakları var
Ne hoş toprakları var
Gezsen Anadoluyu
Orda bahar başkadır
Yazlar kışlar başkadır
Ah!... Bu diyar başkadır
Gezsen Anadoluyu!."
Önce subay babamın, sonra Modern Folk Üçlüsü'nün, nihayet mesleğimin peşinde öyle gezdim, öyle dolaştım ki, hem Anadolu'yu, hem de mukayese ederek dünyayı, bu güzel türkünün fazla değil, eksik olduğunu bilirim..
Billur ırmakları, buzdan kaynakları, ne hoş toprakları vardır.. Ama daha da neleri vardır?.. Mesela, gelenekleri..
Hele büyük kentlerimizde nerdeyse unutulmuş bir geleneği geçen hafta sonu Ankara'da yaşadık.. Yaşatan yeğenlerim, Miray ve Önder, bin yaşasın..
Bütün aileyi evlerinde topladılar.. Ağbimler İzmir'den geldi.. Zeyno ve ben İstanbul'dan.. Gerisi zaten Ankara'da, Öndü tarafının.. Gelin Miray'ın ailesi de birleşince, koca eve sığmayacaktık nerdeyse..
Niye toplandı iki büyük aile?..
"Diş Buğdayı!.."
"O da ne" diyenleriniz çoktur..
En güzel Anadolu adetlerinden biridir. Aileyi, artık bitmiş Büyük Aileyi ender de olsa bir araya getirir.
Yeni doğan bebeğin ilk dişi çıkınca, "Diş Buğdayı" günü yapılırmış, iki taraftan herkes, ama herkes çağrılıp..
Öndü ile Miray'ın geçen martta doğan kızları Ayşegül, 9 aylıkken ilk dişlerini çıkarınca, anne ile baba, bu unutulmuş Anadolu adetini canlandırmaya karar vermişler. Bir ay önceden hepimizi ayarladılar ki, katılım çok olsun..
Gittik çarşılara.. Seçtik Ayşegüllümüze "Diş" hediyelerini.. Tuttuk Ankara'nın yolunu..
Öndü ile Miray bir masa donatmışlar, kollarını sıvayıp.. Öndü müthiş şeftir.. Miray da öyle..
Bir lezzetli yemekler yedik, sohbetler, şarkılar, türkülerle.. Ayşegülüm elden ele, kucaktan kucağa dolaştı.. Önce ağbimden başlayıp, herkesle resimler çektirdi..
Sıra geldi, güne adını veren Diş Buğdayı'na.. Onu da Miray'ın annesi hazırlamış. Kase kase herkese ikram edildi..
Aaa!.. Bu bizim çocukluğumuzun tatlısı, Hedik!. O devirde, ne tatlıcısı, ne pastanesi, hele küçük kasabalarda?. Evde pişerdi tatlılar, karneyle satılan şeker artarsa.. Hedik en çok yapılanıydı. En ucuz, en kolay bulunan ve yapılanı olduğu için.. Malzeme buğday. Bildiğimiz buğday..
Köyde babaannem, harman yerinden yılın ilk buğdayı geldi mi kaynatırdı hediği.. Bir nevi Bereket şenliği" havasında.. Koca kazanlarla.. Bütün köye dağılırdı. Biz çocuklar da, kaynayan kazanın etrafında oynardık.
Nasıl lezzetli bir hedik yedik, inanmazsınız..
Haa!.. Bu kaselerdeki hediklerden birinin içinde bir ceviz varmış. Bütün.. O kime çıkarsa, bebeği donatırmış.. O da adet.. Kurban, enişte Emre oldu..
Miray bu arada Diş Buğdayı geleneğini anlattı.. Aslında bu ilk dişin kutlamasına, ailedeki en güzel dişliler çağrılırmış ki, bebeğin dişleri de güzel olsun..
Ayşegüllümün dedesi Kemal'de iki diş kalmış.. Bende biraz daha fazla.. Ağbim de öyle..
Allahtan bu kurala artık uyulmuyor.. Yoksa sevgili diş hekimlerim, üçü de estetikçi üstelik, Ahmet Kurtaran, Galip Gürel ve Gazanfer Gür, aç kalırlardı..
Miray, hedik yaparken ayrılan bir avuç buğdayı Ayşegül'ün başından aşağı serpti. O da adetmiş.
Sonra hediye yığınları geldi.. Anne kız, paketleri açtılar.. En neşeli fasıldı o..
En sonunda, Ayşegül masanın başına oturtuldu..
Annesi önüne bir şeyler dizdi..
Hangisini alırsa, o olurmuş.. Makası alırsa ev hanımı mesela.. Kitabı alırsa okurmuş.. Miray sayıyor, bebeğin önüne koyuyor.. Baktım baktım.. Bir eksik var.. Cüzdanımı çıkarıp aralarına koydum..
"Bunu alırsa, zengin koca bulacak" dedim.. Öndü, kızının ellerini tutuyor ki, yerleştirme bitsin.. Bitti.. Eller serbest bırakıldı.. Ayşegül saldırdı..
Neye anladınız tabii..
Benim cüzdana!..