3 bin yıllık Kilis, bugün Güney Doğu'nun Paris'i Gaziantep'in bir sigara içimlik mesafesinde, bir kasaba bile değil.. Kocaman, devasa bir köy.. Öyle, işlenmiş, inci gibi, gidilmeye, görülmeye, kalınmaya değer bir köy de değil.. Unutulmuş, ihmal edilmiş, gerinin de gerisinde kalmış bir köy..
Bu ülkede, Kilislilerin en az olduğu yer Kilis.. Kanada'dan Avustralya'ya, dünyaya yayılmış Kilisliler'in onbinler, Türkiye'nin büyük kentlerinde yaşayan Kilislilerin yüz binlerle ifade edildiğini söylediler bana, hemşehrilerim..
100 bin Kilisli de, Antep'te yaşıyormuş iyi mi?. Kilis'in nüfusu 86 binken, Antep'te yaşayan Kilisliler 100 bin!.. Niye?.
Ben de olsam, o Kilis'te değil, bu muhteşem Antep'te yaşardım da ondan..
Peki niye Kilis böyle de, Antep öyle?.
Çocukluk günlerime dönüyorum.. Babam oraya Gümrük Tabur Komutanı olarak atanmıştı. Gümrükleri o zaman askerler kontrol ediyordu.
Kilis'in Suriye ile 100 kilometre falan bir sınırı vardı, kasabaya hemen hemen dokunarak geçecek kadar yakın sınır..
Birinci Dünya Savaşı sonunda Orta Doğu haritasını yeniden çizen Avrupalılar, Kilis'in o çok verimli tarlalarını Suriye'ye bırakmışlardı. Ama mal sahibi hala Kilislilerdi.
Babamın iki işi vardı. Suriye'de tarlası olan Kilislilere pasavan vermek, bir. Pasavan günlük pasaport diyebileceğimiz bir kağıttı. Onunla geçer, tarlalarını eker, biçer, mahsulleri getirirlerdi.
İkincisi de, bu 100 kilometre sınır üzerinden yapılan kaçakçılığı önlemek..
Zamanla Suriyeliler, Kilislilerin tarlalarını işlemelerine engel olmaya başladılar. Sıkıntılar yarattılar. Ardından kaçakçılığı engellemek için önlemler arttırıldı, hatta sınırlar mayınlandı. Suriye ile ilişkiler çığırından çıktı. Kilisliler, Suriye'deki mallarının üzerine birer bardak soğuk su bile içemediler. Geriye tek kazanç yolu kaldı.. Kaçakçılık..
Babamın zamanında, ipek ve afyon üzerine yoğunlaşırken, bizden sonra, her şeyin kaçağı başladı.. Kilis bir açık Amerikan Pazarına döndü. Kızlarını evlendirecek aileler Kilis'e çeyiz düzmeye gider oldular. Kasaba, kaçak mallar dükkanlarıyla doldu..
Bir süre de o besledi, ahaliyi.. Sonra Turgut Özal reformları, Kilis'in kaçaklarına gerek bırakmadı. Her şey ithal edilebiliyor, makul fiyatlarla her yerde satılıyordu. İnsanlar, ucuz yabancı mallar için Kilis'e gitmeye ihtiyaç duymaz oldular.
Tarımdan sonra, Kaçak ekonomisi de tükendi Kilis'in..
Peki şimdi neyle geçinecekti, Kilis?..
"Kilis bugün niye 86 bin nüfuslu bir koca köyden öte değil" diyorsanız eğer, sebep bu..
Kilis'te bu soruyu soran kimse çıkmadı.. Sorduran, sormaya zorlayan da..
Okumak için kentten ayrılan gençler, artık bu geri kalmış ve onlara iş fırsatı bile vermeyen köye dönmek istemediler. Kilis'in şu veya bu şekilde zengin olanları, hatta orta sınıfı, kenti terk edip, yayılmaya başladı.
Uzağa gidemeyenler, 60 kilometre ötedeki harika kent, Gaziantep'e yerleştiler. Kilis'te 86 bin kişi yaşarken, Gaziantep'teki Kilislilerin sayısı 100 bini geçti.
Tüm bunların üstüne, Suriye, iç savaşla yaşanmaz hale gelince, Kilis, 100 bin de göç aldı.
Bugün Kilis'te 86 bin Kilisli, 100 bin Suriyeli yaşıyor..
Nasıl?.
Haftaya devam!..