Little Lucy'yi bugünün gençleri bilmezler.. Geçin.. Söyleyeni de bilmezler büyük olasılıkla.. Hemen ayni yıllarda yabancı melodilerin üzerine Türkçe sözlerle yazılmış şarkıları hala ezber söylerken..
Little Lucy, bir Türk şarkısıydı, o araçman (Öyle derdi dolmuşta sabahtan akşama aranjman çalan şöför, arabeske düşmeden önce) yıllarından hemen önce..
Pop müzik ülkemize dışardan gelmiş, Amerikan ve İngiliz şarkıları ortalığı sarmıştı ya.. Ağbim ve ben, evin tek radyosunda, babam gelmeden, gizli gizli onları dinlerdik, lise yıllarımızda.. Babam gelince gürlerdi çünkü..
"Kapatın şu zırvayı da kafa dinleyelim.."
Erol Büyükburç, o yabancı şarkıları, gece kulüplerinde ve konserlerde, hem de arkasına yerleştirdiği vokallerle söyleyen ilk solistimiz olarak gençlerin sevgilisiydi..
Durmadan yabancı söylerken "Bir de ben yapayım. Arada Türk de olsun" demiş ve Little Lucy'yi bestelemişti..
"O little Lucy / Please come to me.."
Hepimiz de ezberlemiştik..
Hemen ardından "Neden Türkçe olmasın" diyen de kendisi oldu ve besteci şarkıcılığa devam etti, ama bu defa Türkçe sözler yazarak..
Elvis Presley'i örnek alan, zamanın en önde gelen film yapımcılarından Hulki Saner "Biz de Erol'lu filmler yapalım" dedi. Hulki Ağabey de müthiş bir müzik ustasıydı ayrıca.. Böylece Yeşilçam'ın ilk yerli ve müthiş müzikalleri ortaya çıktı, Erol'un şöhreti de tavana vurdu..
Nasıl tavandı, kendimden örnek vereyim..
Mekteb-i Mülkiye'de öğrenciyiz ama, 175 kişilik sınıfta dört kız var topu topu.. Kız arkadaş bulmanın yolu, hemen komşu Hukuk Kantininden geçiyor.. Kuzen Ahmet'le (Kışlalı) her boş saatte, Hukuk kantinine geçiyoruz. Mülkiyeli oğlanlar orda zaten popüler..
Bir kız var, çok hoşuma gidiyor ama bir türlü teklif edemiyorum.
O zaman kızlara "Çıkma" teklif edilirdi.. "Benimle çıkar mısın?."
Tam da sözlük anlamı ha.. Aklınıza başka şey gelmesin.. Çıkar pastaneye gidersin.. Çıkar, sinemaya gidersin.. Çok ilerletirsen, çıkar Kuğulu Park'a kadar yürür, orada oturur, denk getirirsen elini tutarsın.. Sonra da o eli üç gün yıkamaz, koklarsın.. Hepsi o.. Ve hepsi gündüz.. Çünkü kız kısmısı güneş batmadan evde olmalı.. Çıkma olayı gündüz olur, ille..
Erol Büyükburç ilk Ankara konserine gelmiş.. Cumartesi öğleden sonra.. Ben de ucundan kulağından gazeteciyim ya.. İki bilet buldurdum.. Kimse bulamıyor.. Karaborsa..
Hukuk kantinine gittim.. Bizim kızlar masada oturuyor. El ettiler.. Gittim, oturdum.. Laf döndü dolaştı Erol Büyükburç konserine geldi tabii.. O zaman Kızılay'da Büyük Sinema var. Konser orda.. Hafif kasılarak biletleri gösterdim.. "Benim iki biletim var" diye..
"Beni götür" diye atlamaz mı, benim aylardır teklife cesaret edemediğim kız..
Yıllar sonra dost olduk, arkadaş olduk Erol'la..
"Sayende kız tavlamıştım" diye anlattımdı da bu anımı, nasıl kahkahayı basmıştı..
Hemen ardından Metin Ersoy geldi.. Kalipso kralı.. İkisi gençlerin hem de nasıl sevgilisi oldular yıllarca..
Metin'e geçenlerde Bağdat Caddesi'nde arabama binerken rastladım.. Beni ne zaman görse, o unutulmaz şarkısını Kalipso adımları ile söyler, hala o yaşta..
"Vakit yok, gemi kalkıyor artık.."
Kalkan gemi meğer Erol'unkiymiş..
Sevgili Metin,
Kendine dikkat et.. Erol'la sen bizim kuşağın canıydınız.. Bir sen kaldın artık!..