Başbakan Ahmet Davutoğlu önce CHP, dün de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüştü. Bu tür görüşmeler elbette siyasi diyalog açısından gerekli. Ancak, Türkiye'nin çok daha fazlasına ihtiyacı var. Çünkü içeride ve dışarıda derin bir dönüşümün eşiğindeyiz.
Peki, böyle bir zeminde iktidara destek verecek bir muhalefet partisi var mı? Türkiye'nin en önemli meselesi bu. Muhalefet partileri ne yazık ki, bu döneme de ağırlıkla AK Parti karşıtlığı üzerinden bakıyor ve destek değil daha çok köstek olma derdinde.
Yeni anayasaya bakışları da farklı değil. Daha görüşmeler başlamadan kırmızı kartlar uçuşmaya başladı: "İlk 4 maddeye dokundurtmayız. Başkanlık önerisiyle gelirlerse gelmesinler."
Bir kere bu yaklaşım, siyasi partilerin varlık nedeniyle çelişiyor. Partilerin asli işlevi "müzakere" yapmak değil mi? Bu tavrıyla CHP de MHP de 1921 Anayasası'nı yapan atalarının çok gerisine düşüyor. İlk 4 maddeyi ele alalım. 2015 Türkiye'sinde kimsenin cumhuriyetle, sosyal hukuk devletiyle bir derdi yok. Ama ikinci maddede yer alan "Atatürk milliyetçiliğine bağlı" ve üçüncü maddedeki "Devletin dili Türkçedir" yaklaşımı işi dar bir alana hapsediyor. Bu tam 12 Eylül'ün darbeci asker mantığı. Hani 12 Eylül'ün tüm izleri silinecekti?
1924 ve 1961 Anayasalarında değiştirilemez tek madde vardı: "Türkiye devleti bir cumhuriyettir." Ayrıca, 2011'de hem "Devletin resmi dili Türkçedir" formülünde, hem de milliyetçilikler karşısında devletin "nötr" olmasında anlaşılmıştı. Şimdi o noktadan geri mi gideceğiz?
Görüşmelerde "Uzlaşma Komisyonu"nun yeniden devreye sokulması da hayra alamet değil. Eğer, işler yine "komisyona havale edilecekse" o zaman öncelikle 2011'de o komisyonun anlaştığı özgürlüklerle ilgili 60 madde Meclis'e getirilmeli ve geçirilmeli.
Bu görüşmelerde CHP açısından belki de tek yenilik "AB kriterleri"ne sahip çıkması. AK Parti bunun üzerinde durmalı ve bu yaklaşımı bir fırsata dönüştürmeli. Böylece belki başkanlık dahil siyasal sistem önerileri de daha demokratik bir zeminde tartışılır.
Bu arada MHP de karşı çıktığı için merak ediyorum, acaba CHP ve MHP içinde başkanlık veya parlamenter sistemle ilgili kıyaslama yapabilecek bir çalışma var mı?
Westminster modeli demokrasi
Koalisyonlardan sıdkı sıyrılan İtalya'nın yüzde 40 oy sınırı getirdiği bir dünyada yaşıyoruz. Şu sıralarda Arend Lijphart'ın "Demokrasi Modelleri, Otuz Altı Ülkede Yönetim Biçimleri ve Performansları" kitabını okuyorum. Demokrasinin beşiği sayılan İngiltere'de gelişen "Westminster Modeli Demokrasi"nin uygulandığı bütün ülkelerde sistem, biz de çok eleştirilen "çoğunlukçuluk" ve "istikrar" üzerine kurulu. Örneğin en ideali Yeni Zelanda'da neredeyse 60 yıldır iktidar iki parti arasında gidip geldi. Elbette kuvvetler ayrılığı önemli ancak sistemin özü "güçlü iktidar"lara dayanıyor. Hele bizim gibi "bürokratik cemaat"in çok güçlü olduğu bir ülkede bu daha da gerekli. Kitapla ilgili daha çok yazacaklarım var ama şunu söylemeliyim; bu tür araştırmaları öncelikle siyasiler okumalı.
Bütün bu işaretlerden çıkan sonuç şu: HDP hesapta yok ve sürekli irtifa kaybediyor, CHP ve MHP de yeni anayasa konusunda "uzlaşma" arayışına girmez ve siyaset üreterek sistemin önünü açmazlarsa muhalefet irtifa kaybetmeye devam eder. Bunun ne anlama geldiği de çok açık.
Bugün bir seçim olsa nasıl bir tablo çıkar?