AK Parti'nin iktidara geldiği 2003 seçimlerinden sonra yaşadığımız birkaç seçim gerçekten çok önemli ve tarihiydi. 22 Haziran 2007 seçimi, 12 Eylül 2010 referandumu, 30 Mart 2014 yerel seçimleri ve 10 Ağustos 2014 cumhurbaşkanlığı seçimi...
Bu seçimleri kritik yapan, son 13 yılda yaşanan "Eski ve Yeni Türkiye" mücadelesiydi. Bu yüzden her seçime "son seçim" diye bakıldı. Ve bu seçimler bittiğinde artık eski kavgalar olmayacak diye beklendi.
Ama öyle olmadı. Her seçim sonrası özellikle seçimlere "ölüm- kalım savaşı" olarak yaklaşan eski Türkiye partileri ve güç odakları, AK Parti'nin yakaladığı başarıyı, bir süre kabullendi, "yeni bir sayfa açılır" dedi ama sonra sanki hiçbir şey olmamış gibi "ötekileştirme ve kutuplaştırma siyaseti"ne devam etti.
Bu da ustaca ve sahtekârca AK Parti'ye mal edilerek yapıldı. Böylece AK Parti kendi siyasetinde yapacağı yenilikleri bile tartışamaz oldu. Bu durum, 2013'ten sonra, eski Türkiye saflarına, Paralel Çete'nin, bir kısım sol aydınların ve sırtını şiddete dayayan PKK eksenli Kürt siyasetinin de katılmasıyla çok daha sert ve acımasız bir hal aldı.
Ve ne yazık ki muhalefet partileri dahil bu cepheye katılan her aktör, Türkiye toplumuyla buluşacak yeni siyaset üretmek yerine, algı operasyonlarının ve şiddetin her biçiminin devreye sokulduğu bir mücadele yürüttü.
İşte 1 Kasım seçimlerini tarihi yapan, bütün bu kuşatmalara, istikrarsızlığa, terörle sonuç alma hesaplarına milletin izin vermemesiydi.
Millet, AK Parti'yi, Adil Gür dışında araştırma şirketlerinin bile öngörmediği bir oyla iktidara taşıyarak bu mücadeleye son noktayı koydu. Bu yüzden 1 Kasım'ın siyasete, toplumsal kesimler arasındaki ilişkiye etkisi diğer seçimlerden çok farklı olacak.
AK Parti de dahil en sarsıcı etkiyi de siyasi partilerde göreceğiz. AK Parti diyorum, çünkü bu seçimlerde sandığa dökülen milyonlar, huzur ve istikrarın teminatı olarak, siyasetin normalleşmesini ve kutuplaşmanın bitmesini istiyor; bunu da AK Parti'den bekliyor.
Bu konuda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dünkü çağrısı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun "Balkon konuşması"nda altını çizdiği yaklaşım, AK Parti'deki "iç sesin" beklentisini yansıtıyor.
Geçmişe takılıp kalmayan, yeni anayasa ve çözüm sürecine sahip çıkan, daha çok demokrasi ve hukuk isteyen, ısrarla barış ve kardeşlik eli uzatan bir AK Parti...
Peki,1 Kasım seçimleri muhalefet partilerini nasıl etkileyecek? Muhalefetteki, CHP, MHP ve HDP'nin hatta PKK'nın da derin bir sarsıntı yaşayacağı çok açık. Hepsinde öncelikle bir yönetim değişikliği beklentisi var. Ama asıl beklenen "yeni" siyaset anlayışı... İsimler az da olsa değişiyor ama önemli olan siyasetin değişmesi. Bunu ilk yapan, gelecek siyasetinde var olacak.
Çünkü Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada etkili olması ve demokrasisini derinleştirmesi için siyaset üreten muhalefete ihtiyacı var.
Bu ihtiyaç, 2007'den beri yaşanan onca seçim yenilgisine rağmen muhalefet cephesinde hiç bu kadar yakıcı hissedilmemişti.
1 Kasım devriminin, muhalefet partileri CHP, MHP ve HDP'deki bu yakıcı etkisinin nelere yol açacağını izlemeyi sürdüreceğiz.