Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

CHP bir taşla üç değil beş kuş vuracak

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 1 Kasım seçimlerine giderken partisinin seçim beyannamesini Ankara'da açıkladı.
Çok değil, 5 ay sonra yeni bir seçim beyannamesinden fazla bir şey beklenmiyordu ama geride bıraktığımız o beş ayda da içeride ve dışarıda çok şey değişmişti. Peki, bu değişime, ülkenin ana muhalefet partisi CHP nasıl bakıyordu ve bunu beyannameye yansıtacak mıydı?
Bu sorunun cevabını yerinde almak için CHP Genel Başkan Yardımcısı Enis Berberoğlu'nun davetine icabet edip, Ankara'ya doğru yola çıktım.
Beyannamenin açıklanacağı ATO Kongre Merkezi'ne girdiğimde, geçmişle kıyaslanmayacak düzenli bir salon ve heyecanlı bir kitle vardı.
Tek tek konuşulduğunda da daha yumuşak bir dil kullanan, "özgüvenleri" artan CHP'liler dikkat çekiyordu. Bunda da kuşkusuz 7 Haziran öncesi "değerleri değil, ekonomiyi" önceleyen 7 Haziran sonrasında da uzlaşmayı öne çıkartan siyasetin etkili olduğu anlaşılıyordu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun kürsüden ne söyleyeceği, dağıtılan kitapçık ve broşürlerden belliydi ama nasıl söyleyeceği de önemliydi.
Kılıçdaroğlu'nu her dinlediğimde düşündüğüm şey bu kez de pek değişmedi. Çok şey söyledi, birçok meseleye değindi hatta demokrasi ve özgürlüklerle ilgili cümleleri tek tek ele alındığında çok anlamlıydı ama "ruhu" ve bütünlüğü yoktu.
Özellikle izlediğim ve turnusol kâğıdı olarak gördüğüm "Kürt Sorunu" konusunda söyledikleri buna iyi bir örnekti.
Türkiye bu meselede, SHP'nin 1990'da yazdığı "Kürt Raporu"ndan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2005'te Diyarbakır'da dillendirdiği "Kürt sorunu benim de sorunumdur" tespitinden bu yana, çok yol aldı. Habur, Oslo süreçleri sızdırmalar ve müdahalelerle sabote edildi. 7 Şubat darbesi yaşandı.
Belki de en önemlisi, 2.5 yıl süren "çözüm süreci" deneyimiydi. Bütün bunlardan sonra bile bugün hâlâ PKK'nın şiddet ve terörüyle yüz yüze kalıyorsak, başka bir sorunla karşı karşıyayız demektir. Özellikle de HDP sorunuyla... Siyaset yolunun açıldığı bir Türkiye'de hâlâ şiddetle arasına mesafe koymayan HDP gerçeğine dokunmadan, teröre ve terörle siyaset ilişkisine değinmeden bu sorun aşılamaz.
Konuşmada bundan hiç söz edilmemesi tesadüf olmasa gerek. Elbette, bugüne kadar sorunun etrafında dolaşan, somut bir adım atmayan CHP gibi bir partinin bugün soruna, "eşitlik" temelinde yaklaşması önemli bir adımdı. Ama yeterli değildi ve hayata nasıl geçirileceğine ilişkin ipucu vermiyordu.
CHP'nin 1 Kasım seçim beyannamesinde tabii ki sadece Kürt meselesi yoktu. Başta da söylediğim gibi CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, eğitimden Mısır'la ilişkilere kadar birçok soruna dokundu. Ama önceliği gençlere ve vaatlere verdi. Özellikle gençlere seslenirken; "Siyasete ilgi gösterin. Siyaseti dinozorlardan temizleyin, aktif olun. Ülkeye barışı sizler getireceksiniz..." sözü çok alkış aldı.
Emeklilere iki maaş ikramiyenin yarattığı yankıyı bu kez Pasolig'i kaldırmayla, üniversitelilere iş bulma garantisiyle sürdürdü.
Kılıçdaroğlu'nu izlerken dikkatimi çeken konulardan biri de 7 Haziran sonrası yaşanan koalisyon deneyimine ve Türkiye'nin sorunlarının tek parti tarafından çözülemeyeceğine ilişkin özel vurgu yapmasıydı.
Bu da ister istemez salonda "CHP'nin tek başına iktidar umudu yok, doğal olarak koalisyon istiyor" biçiminde yorumlandı.
CHP'nin 1 Kasım seçim beyannamesiyle neyi hedeflediğine gelince... Onun cevabını da Kılıçaroğlu veciz bir cümleyle verdi: "Bir taşla üç kuş değil, beş kuş vuracağız..."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA