AK Parti, terörün can aldığı, siyasi kuşatmaların çok yönlü sürdüğü bir zaman diliminde olağan kongresini yapıyor. Zor bir zamandan geçerken kongre yapmanın da kongre üzerine yazmanın da zor olduğunu biliyorum. Tam da bu nedenle kongre üzerinde durmak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü içinden geçtiğimiz süreçte, Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden yürütülen kirli kampanyanın hedefinde sivil siyaset ve onun son yıllardaki en güçlü temsilcisi AK Parti var.
AK Parti, kuruluşundan bugüne zamanın ruhunu doğru okuyarak geldi. Tek başına iktidar olduğu 13 yılda sessiz devrimlerle sadece ülkenin çehresini değiştirmedi, aynı zamanda sivil siyasete itibar kazandırarak tarihi bir rol oynadı. Siyasetin motor gücü oldu. İçerideki rakiplerini etkilediği gibi bölgesindeki birçok partiye de ilham kaynağı oldu.
Şimdi yeni bir dönemin eşiğinde... Bu nedenle kongrenin yapılacağı 12 Eylül tarihi, sadece simgesel bir seçim değil aynı zamanda geleceğin "yeni siyasetinin ve kadrolarının" belirleneceği bir tarih olacak.
Zamanın ruhunu yakalayacak, eskiyi yok saymadan yeniyi devreye sokacak, farklı toplumsal kesimleri buluşturacak yeni bir siyasete ihtiyaç var. Bu çok dillendirilen "Fabrika ayarlarına dönmek"le aynı şey değil, çok daha ileri bir adım.
Yeni Şafak Yazarı Kemal Öztürk'ün teknoloji deyimiyle söylediği gibi; "bir update olma, yeni bir versiyon sürümü" bu...
Öztürk, bu ihtiyacın gerekçelerini şöyle sıralıyor: "AK Parti Versiyon 2.0, Türkiye'nin geleceğini, milletin kaderini, devletin bekasını düşünerek tasarlanmak zorunda. AK Parti Versiyon 2.0, toplumsal talepleri, bir arada yaşama sorununu, ortak hayal kurma ihtiyacını, Kürtleri, Alevileri, Beyaz Türkleri, İslamcıları, Ülkücüleri... Yani toplumun tüm katmanlarını düşünerek tasarlanmak zorunda. AK Parti Versiyon 2.0, Ortadoğu'nun geleceğini, İslam dünyasını, Ümmet bilincini, Avrupa Birliği'ni, Batı'yla ilişkileri, medeniyetimizin geleceğini düşünerek tasarlanmak zorunda."
Aslında bu değişim sadece AK Parti'nin değil, Türkiye'nin de ihtiyacı. Çünkü mevcut partiler arasında bu devrimci dönüşümü yapabilecek başka parti yok.
Şimdi karşımızda AK Parti'nin 13 yıllık iktidarıyla değiştirdiği çok farklı bir Türkiye toplumu var. Daha fazla demokrasi ve özgürlük isteyen, hukuk ve gelir dağılımı adaleti arayan çok dinamik ve değişken bir toplum. Ama aynı zamanda kimlikler üzerinden giderek ayrışan bir toplum...
Bu talepleri karşılamak, ayrışmayı durdurmak için yeni versiyonun devreye girmesi gerekiyor. Türkiye toplumunu "ortak bir tasavvur"da buluşturan, etnik, dini ve sınıfsal farklılıkları, eskisinden daha fazla parti yönetimine, milletvekili listelerine yansıtan, "ayrılıkçılığın" önünün kesildiği yeni bir senteze ihtiyaç var.
12 Eylül kongresinin diğer kongrelerden farklı olarak böyle bir misyonu var ve bu misyonuyla tarihe geçecek.