Çözüm sürecini kim bitirdi, sorusunun doğru cevabını bulmak için tarih vererek, belgelerle sürecin seyrini anlatmak yetmiyor. Çünkü karşımızda bölgesel çelişkilerden beslenen, şiddete inanan ve onu da yalanla bezeyip sunan bir siyasi akıl var. Ayrıca AK Parti karşısında siyasetle başarıya ulaşamayacaklarını anlayan, bu yüzden de yalanları farklı sunmaya çalışan bir siyaset ve medya zemini var. Buna küresel güçlerin Türkiye karşıtı bölge hesapları, Gezi olayları ve Suriye'de değişen konjonktür de eklenince yalanlarla örülü algı operasyonları zirve yaptı.
Gerisi bahane... AK Parti karşıtı bütün bileşenlerin desteğiyle Kandil ve HDP, "Kürtlerin nefes aldığı bir tarih dilimi"ni bile heba etmeyi göze alarak, silahlı güçlerini çekmek istemedi, çekmedi de. Hiç ara vermeden yol kesti, araçları yaktı, adam kaçırdı, hatta 6-8 Ekim vandalizmine yol açarak 50'yi aşkın insanın ölümüne yol açtı ve bugün yaşanan çatışmacı noktaya gelinmesini sağladı.
Bunu yaparak Türkiye'ye zarar veriyorlar ama kendileri de kaybetmenin eşiğinde... İçeride yakalanan siyasi başarıyı, Suriye üzerinden ise ABD ve Batı'nın yeşil ışık yakmasıyla oluşan uluslararası meşruiyet zeminini kaybetmek üzereler. Çünkü Türkiye yeni hamlesiyle tezgâhı bozuyor.
Peki, bırakın 40 yıldır çatışmadan beslenen PKK'yı, son seçimde siyasetin önünün açılması için yüzde 13 oy alan HDP nasıl olur da böyle akıl dışı bir mantıkla barış zeminini yıkıp, çatışmayı teşvik eder? Ve bunu büyük oy aldığı Kürtlere ya da "emanet oy" aldığı "Beyaz Türklere" verdiği söze rağmen nasıl göze alır? Büyük ihtimalle güç zehirlenmesi veya "mecburiyet" denebilir. Bunu da yalanlarla kamufle ederek sürdürüyorlar.
Şimdi gelin, siyaseten rahat yalan zinciri oluşturmayı başaran bu zihniyetin nasıl çalıştığına bakalım. Bunun için sadece bir örnek yeter. Bırakın silahlı güçlerin çekilmesiyle ilgili hükümetin verdiği sözlerin yerine getirilmediğine ilişkin yalanları, karşımızda "baraj" yapımını "askeri" diyerek savaş gerekçesi yapan bir zihniyet var.
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Radikal'e verdiği son söyleşide baraj ve yollarla ilgili insanı dehşete düşüren şu cevabı veriyor: "Evet, başbakan bunu anlamıyor, anlatmak istiyorum. Yaptıkları sulama veya enerji için kullanılacak bir baraj değil. Askeri bir baraj. Gerillanın dağları ovaları kullanarak geçiş yapmasını engellemek için oraları suyla doldurmak için yapılan bir baraj. Dağın tepesine yapılan yollar... Duble yollar değil bunlar."
İnanılır gibi değil. Bunu "sivil" iddiasında olan bir siyasetçi söylüyor. Peki, siyaset tarihine "askeri baraj" yalanını sokan Demirtaş'ın derdi ne? "Gerilla rahat dolaşamıyor."
İyi de hani sen sivil siyasetçiydin? Peki, gerilla rahat dolaşıp ne yapacak? Yol kesecek, uykuda polisleri öldürecek veya yatırım yapan araçları yakacak. İşte çözüm sürecini bitiren, çatışmayı başlatan bu yalanlarla süslü zihniyet. KCK bildirisinden aynen alınmış gibi:
"Türkiye'de derin devlet denilen yapılar ve MGK bu barajların yapımını Kürdistan'ı insansızlaştırmak, tarihikültürel değerleri yok etmek ve gerillanın hareket alanının daraltılmasını sağlamak için yapılmasını istediği ve planladığı bir gerçektir."
Demirtaş ve KCK, "savaş" gerekçesi olarak öne sürdükleri bu yalanla çözüm sürecini sabote etmeyecek ama Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dolmabahçe Mutabakatı'nı yanlış buluyorum" deyince sabote etmiş olacak. El... İnsaf.
Anlayacağınız, bölgenin kalkınması için 5 milyar lira harcanarak yapılan ve 300 bin insana iş olanağı sağlayan bir baraj bile "savaş" gerekçesi yapılabiliyor. Siyasetin önünün açılması için oy veren Kürtlerin bu yalanları ve saçma gerçekleri bilmesi gerekiyor.