Bölgemizde yeni bir dönem başlıyor. Suriye iç savaşı, Türkiye'deki iç siyaseti de kilitleyen bir noktaya ulaşmıştı. Muhalefet partileri, iç ve dış medyanın bir kesimi "Suriye siyaseti" üzerinden müthiş bir algı operasyonu yürütüyordu.
Kuşkusuz bu operasyonun en kirli yanı, Türkiye'nin eli kanlı DAEŞ'i desteklediği iddiasıydı. Bu kirli iddiayı HDP'den Paralel Yapı'ya kadar kullanmayan kalmadı.
7 Haziran seçimlerinde de, Suruç katilamı sonrası da hep aynı şey tekrarlandı. Hatta PKKPYD hattı Türkiye karşıtı siyasetini bütünüyle bu kirli iddia üzerine kurdu.
Ağırlıkla da İran desteği ve ABD sempatisiyle bölgede Türkiye'siz ve Barzani'siz yeni bir ittifak hesabı yaptı. Ve öyle ileri gittiler ki, aynı anda hem Türkiye'ye hem de Barzani'ye karşı savaş başlattılar.
Bunu da açık açık, Bese Hozat ve Cemil Bayık halkı silahlanmaya çağırarak, polis ve askere saldırarak yaptı.
Bu pervasız ve ölçüsüz çıkışlara er veya geç bir cevap gelecekti. Ama ne yazık ki bölgede "büyük oyuncu" olduğu havasına giren Kandil aklı, çözüm sürecini berhava ederek geleceği öngöremedi.
Aynı pervasızlık DAEŞ'in son bildirisinde de vardı. Bugüne kadar yaptığı her eylemle en büyük zararı Türkiye'ye veren DAEŞ, son bildirisinde "Tağut Türkiye devleti" diyerek Türkiye'ye savaş ilan ediyordu.
Önceki gece Türkiye, örgütler üzerinden yürütülen bu "vekalet savaşları"na dışarıda DAEŞ ve PKK'ya içeride de DHKP-C dahil hepsine yönelik geniş çaplı operasyonlarla cevap verdi. Bunu da ABD'yle yeni bir süreç başlatarak yaptı. Böylece Türkiye, hem çevresini kuşatan ve içeriye terör ihraç etmek isteyenleri ortaklaştırdı hem de yeni ittifaklar kurabileceğini gösterdi.
Bu da yeni bir dönemin işaretiydi. ABD müttefiki ve NATO ülkesi Türkiye'nin hamle yapma olanağı elbette çevremizi kuşatan örgütlerden çok daha fazlaydı. Sabırla bekledi. Zamanı geldiğinde ise onlardan birini devreye sokmakta tereddüt etmedi.
Siyasi yansımaları
Bu yeni dönemin Türkiye iç siyasetini derinden etkileyeceği de çok açık. Özellikle Kandil-HDP ekseninde derin kırılmalar yaşanması şaşırtıcı olmayacak.
Şimdiden HDP içinde kıran kırana bir iç çatışmadan söz ediliyor. Öcalancılar, Barzaniciler ve Solcular olarak nitelenen üç grup arasında yaşanan iç çatışmanın en önemli nedeni olarak da, "çözüm süreci, sivil siyaset ve Barzani'ye bakış" gösteriliyor.
Bir HDP'li siyasetçisi şöyle diyor: "Hiçbir amaç şiddeti mazur gösteremez. Ama biz bunu açık açık konuşamıyoruz. Bu hafta salı grup toplantısında umarım bunları konuşacak zemini buluruz. Halk bizden bunu bekliyor. Türkiye'nin her kesiminden yüzde 13 oy almış bir partiyiz. Bunun hakkını vermemiz gerekiyor. Vermezsek halk hesap sorar."
Umarım, HDP'linin bu söyledikleri samimidir ve bunun gereği yerine getirilir.