Başbakan Ahmet Davutoğlu'yla bir günlük Brüksel gezisinin yoğunluğu arasında Paris saldırısı sonrası AB'nin başkentinden Türkiye'ye nasıl bakıldığının da ipuçlarını öğrenmeye çalıştık.
Türkiye'ye yönelik, Başbakan Davutoğlu'nun da altını çizdiği "One Minute"le başlayan kuşatma harekâtı, AB'yi de esir almış durumda. Türkiye'ye hak verseler de garip bir biçimde herkes sessiz kalıyor. Aslında Tunus'tan Mısır'a, Suriye'den Türkiye'ye, bölgede olup bitenlerin yeni bir "ekonomik ve siyasi" hesaplaşmanın yansımaları olduğunu herkes biliyor.
AB'yi yakından izleyen bir gazeteci şöyle diyor: "Buradan bakanlar Türkiye'de yapılanların asıl amacının iktidarı, özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı götürmek olduğunu görüyor. Büyük AB ülkelerinin derin yapıları, istihbaratı bu işlerin içinde. Gezi'yi baştan sona Alman istihbaratının, 17-25 Aralık darbesini Mossad'ın örgütlediğini, sivil görünümlü birçok örgütün de bu istihbaratlarla ilişkisi olduğunu herkes biliyor. Ama susuyorlar."
Brüksel'den görünen bu tablonun haziran seçimlerine kadar daha da derinleştirileceği konuşuluyor. Son iki yılda özellikle içerideki güçlerle her türlü yöntem denendi. Gezi'yle laikler, 17-25 Aralık'la devlet içinde örgütlenmiş dindar kisveli paralelciler, en son da Kobani gerekçesiyle Kürt dinamiği harekete geçirildi. Hâlâ Cizre'de olayların devam ediyor olması da boşuna değil.
Ama şu görüldü, içerideki uzantılarla sonuç almak zor. Bu yüzden önümüzdeki seçimlere kadar, kuşatma ağırlıkla "dışarıdan" ve "ekonomi" üzerinden sürecek. Amaç, daha önce de yazdım, ekonomik kriz çıkartmak.
Son günlerdeki tartışmalar da bunu gösteriyor. Özellikle de Arap sermayesinin Türkiye'den uzaklaşması için her şey yapılıyor. Suudi Arabistan ve BAE, Mısır darbesi sonrası tavır değiştirmişlerdi şimdi buna Katar da katılıyor.
Peki, Türkiye bu kuşatmanın farkında mı? Akşam Yazarı Cemil Ertem şöyle diyor: "İşte tam bu günlerde Cumhurbaşkanı'nın, faiz üzerinden, bu cephenin, Washington uzlaşısı ile mutlaklaştırılan ekonomi-politikalarına karşı çıkması ve Merkez Bankası gibi milli kurumların 'kendine gelmesini' yüksek sesle istemesi, öyle basit bir faiz tartışması değildir. Bir paradigmanın değişmesi isteğidir ve çok tarihsel bir çıkıştır."
Buna Başbakan Davutoğlu'nun Paris yürüyüşüne katılmasını, Berlin ve Brüksel ziyaretlerini, önümüzdeki günlerde İngiltere'ye gidip finans dünyasıyla yeni ilişkiler kurmak istemesini ve bölgesel güçlerle yeni ittifak arayışını da eklemek gerekiyor. Türkiye kuşatmanın ve kuşatmayı yapanların farkında.
30 Mart ve 10 Ağustos seçimleriyle bu güçlerin içerideki uzantıları yenildi, şimdi sıra, dışarıdaki asıl güce meydan okuyacak haziran seçimlerinde.