Gülen Cemaati'nin devlet içinde nasıl bir paralel yapı kurduğunu öğrendikçe daha çok şaşıracağız. Sadece emniyet ve yargıda değil devletin her biriminde nasıl etkili bir konuma geldiklerini her geçen gün daha net öğreniyoruz.
Bu başarıdaki ustalığı da şu ana kadar çıkan bilgilere göre "dinleme"ye borçlular. Devlet olmanın yolu nasıl güçlü bir istihbarat örgütüne sahip olmaktan geçiyorsa cemaat de aynı yolu izlemiş. Daha ortaya çıktığı zamanlarda bile sadece rakiplerini değil, kendi içindekileri de dinleyerek korkulan yapı olduğunu herkese hissettirmiş. Halen de sosyal medya üzerinden yaydığı bilgilerle bu özelliğini koruyor.
Cemaatin bu özelliğine ilk dikkat çeken devlet görevlisi, Türkiye'de dinleme meselesini en iyi bilen eski emniyet müdürlerinden Hanefi Avcı'ydı.
Avcı, yazdığı kitapla bu gerçeği dile getirdi ama ne yazık ki 12 Eylül 2010 referandumuna giden süreçte söylediği için de etkili olamadı.
Şimdi benzer iddiaları bir başka istihbaratçı, Emniyet Genel Müdürlüğü eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun dile getiriyor.
Uzun, hem yaşadığı hem tanık olduğu hem de duyduğu çok sayıda olayı yeni piyasaya çıkan İN kitabında anlatıyor.
Daha çok da önemli dava ve dinleme skandalları üzerinden "paralel yapı"nın devleti, nasıl bir ahtapot gibi kuşatmasına yer veriyor.
Zaman zaman da gerilere gidiyor.
Yani "Paralel Yapı", sadece son on yılın hikayesi değil. Bir bakıyorsunuz 90'lardaki Türkbank skandalında, bir bakıyorsunuz 2002 yılında öldürülen yazar Necip Hablemitoğlu cinayetinde karşımıza çıkıyor. Bunlar öyle sıradan iddialar da değil. Tabii bunları söyleyen de sıradan biri değil,
Bu yüzden kitapta yer alan çok sayıda iddia ciddi tartışma yaratacak ve ister istemez yargının konusu olacak.
Çünkü sadece Başbakana suikasttan, TSK'ya ve siyasilere kurulan tuzaktan söz edilmiyor bazı cinayet iddialarına da yer veriliyor.
Kitabı okurken, insan ürperiyor.
Bunların birçoğu medyada yer aldı. Ben kitapta sık sık adı geçen iki isme dikkat çekmek istiyorum.
İlki 2001 yılında ilk kez Ergenekon terör örgütü şemasını Sabri Uzun'a getiren polis şefi. Uzun, o ismi R.G. rumuzuyla veriyor.
Bir süre önce bu köşede CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşen eski Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven'den söz ettim.
Polis teşkilatını bilen veya cemaate yakın kiminle konuşsanız bu ismin önemini biliyor. Hatta kamuoyunda son dönemde adı geçen "imam"lardan bile "daha önemli" olduğundan söz ediliyor. Merak ediyorum hakkında bu kadar iddia olan biriyle ilgili bir işlem yapıldı mı? Ya da en azından Diyarbakır'da neler yaptığı araştırılmadı mı?
İkinci önemli isim Ankara'daki çilingir Hasan Usta ve kalfası... Uzun'a göre bütün dinlemelerde evlere, işyerlerine, yani Baykal'ın ve MHP'lilerin izlenmesinden, "AK Parti'yi ve Gülen Cemaati'ni Bitirme Planı"na hatta Askeri Casusluk davasına kadar onlarca operasyonda Hasan Usta ve kalfasının kullanıldığını iddia ediyor. .
Kitapta çilingirle açılan bir ev sahne var ki, Hollywood filmlerini aratmıyor. İşadamı Süleyman B'nin evine dinleme cihazı yerleştirmek için görev alan 20-25 polis, ev sahibinin eve erken dönmesiyle işi yarım bırakmak zorunda kalıyorlar ama yüz yüze gelmekten de kurtulamıyorlar. Hatta bir polis yakalanıp karakola teslim ediliyor ama üstü örtülüyor.
Bu da ne kadar pervasız bir yapıyla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. İN'de yargının ve medyanın araştırması gereken çok bilgi var.