Coğrafya, ırk, boy, cinsiyet ve renginden bağımsız her toplumun, ortalama %2'si zeki ve yeteneklilerden oluşur. Ancak o toplumun kaderini, bu %2'ye nasıl davrandığımız belirler.
Eğer onları alıp "devlet başa" derseniz, cihan imparatorluğu kurarsınız. Eğer onları "kuzgun leşe" atarsanız, elinizdeki en güçlü dinamizmi ve değeri, yeterince kullanmamış olursunuz.
Üstün zekâ ve yetenek bir şeydir ama bunu keşfedebilmek, daha başka bir şeydir.
Kanuni'nin Zigetvar seferinde ölmeden önce dediği gibi, "46 yıl şu cihana hükmettim. Ne yaptım derseniz, 3 önemli iş yaptım, 2'si devlet sırrıdır söylenmez ama..." Kanuni'nin üç en önemli yaptığı; Sinan'ı (mimar) Kayseri'nin Ağırnas köyünden, Baki'yi (divan şiirinin büyük ustası) Bursa'dan ve Mehmet'i (Sokullu) Bosna'nın Sokoloviç kasabasından (üstelik vaftiz sonrası) bulup medeniyete kazandırmasıdır.
Dün Türkiye'nin 81 ilinden, Ankara'ya gelen 840 koltuğu bulunan ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi'ndeki merdivenleri de dolduran 1000'den fazla genç, zekâ ve yeteneklerini ülkenin yarınına sunmak için toplandı. Üstelik 120'şer lira ödeyerek, Ankara'da konaklamaya harcama yaparak...
Toplam 41 konuşmacı, öğretmeni, psikoloğu, bilim insanı, sanatçısı ve işadamıyla salondaki gençlerle zekâ ve yeteneğe dair bildiklerini aktarmakla kalmadı, bu gençlerin yeni ve farklı düşünceleriyle beslendi.
Bilimin, inovasyonun ve nitelikli eğitimin giderek hayati hale geldiği dünyada, zeki ve yetenekli insanlarımızı, keşfetmek, eğitmek, kamuya, özel sektöre, ülke yönetimine katmak, bana göre en kritik uğraşımız olmalıdır.
Bizler bunu başarabildiğimiz ölçüde daha güçlü Türkiye ve daha mutlu yarınları inşa edebileceğiz. Eğitime nitelik, zekâ, yetenek ve mutluluk katabildiğimiz sürece, sürdürülebilir yüksek büyümenin, kalkınmanın da mimarı olacağız.