Önce "ekonomik istikrar" ile söze girerler. Bu sayede bize verilen borçların anaparalarını eritmeksizin, ekonomi "borç faizlerini ödeyecek kıvamda" iyileştirilir.
Ardından ithalata açık yapı ile biriktirilen dövizlerimize el koyarlar, faize öylesine ayar çekerler ki parada para kazanma süreciyle tasarruflarımız uçup gider.
İkinci evrede, "yapısal reformlar" baskısı uygulanır; böylece ekonomimizde ithal tüketim malları yerlinin yerini alır. Etten makineye dek dışa bağımlı hale getirilir; IMF ve Dünya Bankası cenderesinde hep bir düzeyde tutuluruz.
Ancak "Ekonomik Soykırım" bir kez fark edilir hele ki yerli ve milli duruşta direnilirse, çarka çomak sokulur, ekonomik güç kazanılır, kurala uyan ülke olmaktan çıkar, kural koyan ülke durumuna geliriz.
Geldik de... 14 yıldır gösterdiğimiz başarı, IMF'den kurtulmanın yanı sıra, Gezi gerginliği, 17-25 Aralık operasyonları, faiz faciası, kırılgan beşli söylemleri, etrafımızı ateş çemberiyle kuşatma gayreti ve nihayet darbeci haydutlar ile ülkemizin işgali sayesinde iç savaş senaryoları...
Her birini çok şükür atlattık ve ekonomik soykırıma karşı durduk. Ekonomik soykırım ne mi demek?
Bir ülkenin, kendi çıkarları doğrultusunda başka bir ülke üzerinde politik, askeri, sosyal, kültürel ve ekonomik üstünlük sağlamak için dengesiz üstünlük çabasına bu ad veriliyor.
Amaç, diğer ülkenin ekonomik olarak bağımsızlığını kaybetmesi, ekonomik şantaj ile istenen yaptırımların yapılmasını sağlamak...
Öykü ne kadar da tanıdık geliyor değil mi? Ekonomik soykırım ifadesi Michael Chossudovsky'ye ait. Yeni Liberalizm kitabında, sona erdirilemeyen yoksulluk döngüsünü anlatır ve bu çemberden çıkmak için ülkenin kendi ayakları üzerinde durmasının önemine işaret eder.
Türkiye'nin özellikle kayıp yıllar 1990'larda başına gelenlerin çoğu, bizim içerideki aymazlığımız, zayıflığımız kadar Türkiye üzerinde emelleri olanların ekonomik soykırım projelerinden kaynaklanmıştı.
Şimdi bu çeteler, yapısal reform şarkısını yeniden dillerine doladılar. Oysa Hükümet, ekonomik soykırım çetelerinin değil, Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu şekilde hareket ediyor.
Yapısal reform, bunu dayatanların ülkeyi soymak için o ülke kurum ve kurallarını kendine göre akort etme projeleridir.
Bu oyuna gelmeyeceğiz.
Son sözüm, yapısal reform isteyenler, gevelemeyin de söyleyin:
Bize dayattığınız yapısal reformlar neymiş, bilelim...
Gerekiyorsa yaparız dert etmeyin.