Krizlerden öğrene gelen yapımızla hayatımıza kattıklarımızı hatırlıyorum.
15 Temmuz'da FETÖ'cü haydutların ülkemizi işgal girişiminde, tankları durdurabileceğimizi, darbecilere direnebileceğimizi öğrendik.
2001 krizi, "devlet malı deniz, yemeyen domuz" zihniyetinin sürdürülebilir olmadığını gösterdi.
Kazandığından fazlasını harcamak, ürettiğinden çoğunu tüketmenin ülkeyi iflasa sürükleyeceğini gördük.
1998, küresel rekabet kavramını yeşertti zihnimizde. Tek ülkeye ve tek ürüne bağlanmanın faturasını ödedik. 1994 krizinden hayatımıza kazandırdığımız kavram ise toplam kalite oldu. Her ne üretiyorsan, kaliteyi gözetmelisin.
Dün Teşvikiye'den uğurladığımız Prof. Dr. İbrahim Kavrakoğlu, 90'lı yıllarda toplam kalite ile özdeşleşen bir isimdi.
Robert Kolej Mühendislik Mektebi'nden Stanford ve Berkeley Üniversitelerinde hocalığa dek uzanan parlak ve aydınlık bir kariyer… Seminerleri, danışmanlıkları ve iş süreçlerinin toplam kalite yönetiminde getirdiği yenilikler sayesinde endüstrimize değer oluşturan biri oldu Rahmetli İbrahim Kavrakoğlu.
Bugün toplam kaliteyi pek çok şirketimiz uyguluyor. Ancak bana göre yeniden gündeme gelmesi gereken bir ihtiyaç… Değer üretmeyen süreçleri hayatımızdan çıkarmamız gerek. İş, ilişki, iletişim ve daha önce var olmayan bilgi süreçlerini, her kurum, firma hatta kendimiz için yeni baştan tasarlamalıyız.
İnsan, prangaları kadar ağır, kanatları kadar hafiftir. İbrahim Bey bize prangalarımızdan, kalitesizliğimizden kurtulmayı öğretmişti. Zıplayarak büyüme iddiamız varsa öğrettiklerini hatırlamalıyız. Nur içinde yat bilge adam.