Her ülke yatırıma muhtaç... Yerli olsun yabancı olsun yatırımcı peşinde koşan pek çok ulus var. Biz de bunun derdindeyiz. Gerek Cumhurbaşkanımız gerek Başbakanımız, dünyanın öbür ucunda dahi yatırımcı arıyor, sermayedarı davet ediyor. İçeride yatırım iklimini daha da iyileştirmek için ikinci nesil yapısal dönüşüm reform gayretimiz var.
Ancak bütün bu seferberlikten habersiz gibi davranan bürokrasiye ne demeli? Gün geçmiyor ki yatırımcının yoluna diken eken, işini zora sokan bir bürokratik sütreden şikâyet gelmesin... Sorduğunuzda, yatırımcı için seferber olduklarını söylüyor fakat "mevzuat" silahıyla insanın girişim enerjisini infaz ediyorlar.
Rahmetli Özal bürokrasiyle çok uğraşmıştı. Kaldırmak ne mümkün... Hiç değilse hafifletme yolunda dev adımlar atıldı. Netice? Bürokrasi, tıpkı grip virüsü gibi kendini yeniden var etti, iş yapmak isteyenlere karşı daha dirençli hale geldi.
13 yıldır Ak Parti hükümetleri de bürokrasiyi azaltma ve kamuyu daha iş yapılır hale getirmek amacıyla köklü düzenlemelere gitti. Fakat kendini gerekli kılmak için daima bir yol bulmayı beceren bürokrasi, her seferinde daha güçlü sürümünü üretmeyi başardı.
Bugün git yarın gel örgütü gibi çalışan ve vatandaşı devlet kapısında bizar edenlere karşı teknoloji de çaresiz gibi... e-Devlet uygulamasını da kendilerine benzetip, sanal olsa da bürokrasinin ağırlığını hissettirecek süreçler tanımladılar.
Benim en tehlikeli bulduğum bürokrasi türü, yatırımcının, Ar-Ge'cinin, girişimcinin muhatap olduklarıdır. Zira engelleyip geciktirdikleri, yavaşlatıp vazgeçirdikleri, Türkiye'nin yarınıdır. Kendini var kılmayacak hiçbir yarına izin vermeyen bürokrasiyi dikkatinize getirmek istedim.