Üç domates yolda yürüyormuş. Birinci demiş ki: "Benim önümde hiç domates yok, arkamda 2 domates var." İkinci demiş ki: "Benim önümde 1, arkamda 1 domates var." Üçüncü demiş ki: "Benim önümde 2, arkamda da 2 domates var."
Peki, bu nasıl olur? Dilediğiniz kadar düşünün ve işin içinden çıkmaya çalışın...
Oysa cevap bazen çok basit olabiliyor: "Üçüncü domates yalan söylüyor."
Şu sıralar TV ekranları "onu yemeyin bunu yemeyin" diyen uzmanlarla doldu. Eliniz ekmeğe uzanmaya görsün, ekrandan "sakın ha..." nidaları... Aklından süt geçirmeye gör, "olmaz, zehir" diyenler...
Dün Tarım Bakanı Faruk Çelik, doğru noktaya parmak bastı; hiçbir bilimsel veriye dayanmadan vatandaşı tedirgin eden "reyting gıdacılar" için halkı uyardı. Sabahleyin tam kahvaltı saatinde başlıyorlar "onu yiyin, bunu yemeyin, süt içmeyin" nidalarına...
Bakan "yazıktır, isminizin başındaki titre ayıptır. Et ekmek zehirli değildir. Et, süt, ekmek, meyve, sebze de faydalıdır" diyor. Bir çağrısı da var gerçek akademisyenlere: "Çıkın, siz de doğruları söyleyin."
Sahi, o kadar kamu spotu var. Bu mecra kullanılarak, reyting gıdacıların "kime hizmet ettiği belli olmayan" yalanlarına karşı, bilim ışığında halkı aydınlatıcı yayınlar yapılabilir.
Yolda yürüyen ilk 2 domates, doğruları söylemek, 3'üncü domatesin foyasını ortaya çıkarmak zorunda... TV ekranlarını ve gazete sütunlarını reyting gıdacılara teslim etmeyelim.
3'üncü domatesin yalanlarına inanıp "sütü sokaktan alın, yoğurdu ondan yapın" diyecek kadar koca gıda endüstrisini yok sayarsak, kapıya gelen sütün hangi mikroorganizma diyarından geçip kapıya vardığını ıskalamış oluruz.