Fert başına düşen milli gelirin, fert başına bilgi üretimiyle doğrudan ve pozitif ilişkisi var.
Bunun anlamı, ileri teknolojiyi kullanmak kadar onu üretmek, yarının sektörlerine odaklanmak, yalnızca fertleri değil, ulusları da zengin ediyor.
Bugün 4B uydumuz, yörüngesinde yerini alıyor.
Diğerleri de sırada... Hedef, 2019'da yörünge kuşağında "uydu filosu" oluşturmak... Bu sayede haberleşmede farklı bir lige çıkacak, kendi uydusunu üretebilen 10 ülke arasında yer alacağız.
Uzay, geleceğin sektörlerini barındırıyor. Roket, işin sadece bir cephesi... Bugün itibarıyla uyduyu üretiyoruz ve kilosu 100 bin $'lık ihraç ürünü olabiliyor. Ancak bunlar yetmez... Fransız Guyanası'ndan veya Kazakistan Baykonur'dan kargoladığımız uyduları, yörüngeye çıkaracak teknolojileri de var etmemiz gerekiyor.
Bu hafta başında kamuoyu ile paylaşılan yerli marka otoya karşı çıkanların, gözden kaçırdığı tam da budur... Uzay ve havacılık sektörünün giriş koridoru, otomotivden geçer ve kendimize has teknolojilerin kuluçkası yerli marka oto ile belirginleşecektir.
Bursa'nın kent olarak uzay ve havacılığa getirdiği yaklaşımı hatırlıyorum. BTSO Başkanı İbrahim Burkay "ilk gökmen bu kentten çıkacak" derken, uydu yapabilmek kadar onu uzaya taşıyacak roketi de üretebilme hayalinden söz ediyordu.
Yerli marka oto üretimine ancak gelebilmişken Türk Roketi fazla hayalperestlik değil mi?
Evet, doğru... Ancak bir yerden başlamak gerekmez mi? Misal o roket rampasına yerli marka oto ile varmadıkça yörüngeye kargo taşımak hayal olur.
Yörüngeye kargo taşımak neden mi önemli?
Şu anda derin uzay madenciliği yapmak ve göktaşlarından getirdikleri madenleri dünyada pazarlamak üzere kurulmuş şirket sayısı 4'e ulaştı. Yerli marka otoya karşı çıkanların bilmesi gerekir diye düşündüm.