Bugün savaş çıksa, yarımız düşmanı tutacak. Milli maçta dahi becerip kendi tarafımızı tutamıyoruz. Nobel gibi küresel kıvancı bile yaşayamadık, ikiye bölündük. Reyhanlı, Suruç, Ankara katliamları da bizi birleştiremedi.
Dün yerli otomobil prototipi ilk kez ete kemiğe büründü. Bilim Bakanı Fikri Işık bazı kamuflajlı fotoğraflar paylaştı. Terör katliamına verdiğimiz tepkinin benzerini gördük ve bu milli davada dahi bin parçaya bölündük.
50 yıl önce Devrim ile yola çıkalım dedik, olmadı. 30 yıl önce Anadol ile denedik, sonunu getiremedik. 5 yıl önce "babayiğit" aradık, gördük ki bizdeki babalar yiğit değil. Yiğit birilerini bulup ardına babalar gibi destek koyalım dedik, prototipe ulaştık.
Şimdi "her şeyi bilen" tutumumuzla her birimiz ahkâm kesiyor, ilhamdan kopyaya dek yerli otoyu ilk günden paramparça ediyoruz. Peki neden? Nasıl bu kadar savrulmaya teşneyiz?
21 prototipten yerli otoda 5'lik kısa listeye ulaştığımızda bunları neden tartışmaya açmadık? En iyisini zaten bilerek doğanlarımız, şimdi bu "çalıntı" gibi ağır itibarsızlaştırma saldırılarını göğüslemek zorunda kalacak...
Peki ya daha ilk dakikadan itibaren yerli otoyu yerin dibine batıranlarımıza ne demeli? 1937'de dünyanın en iyi otosunu üreten Mercedes'i 1938'de dünyanın en iyi tankını üretirken bulduk. 1937'de dünyanın en lüks otosunu üreten Rolls Royce'u, 1938'de dünyanın en iyi savaş uçağını üretirken bulduk.
Bir ülkede otomotiv varsa çok şey vardır ve Türkiye gibi 3 tarafı denizle 4 tarafı sorunla çevrili coğrafyada biz yerli otoya mecburduk.
Zira kendimize has teknolojilerin kuluçkasıdır yerli marka otomobil...
Gel gör ki Nobel'de milli maçta dahi yekvücut olamayışımız, yerli otoda da her birimizi bir yana savurdu.
Bari yerli otomobilde birleşebilseydik... Yazık...