İhracata konu mal ve hizmet üretiminde kurun getirdiği avantaja ne kadar güvenebiliriz? Türk Lirası'nın 3 lira civarında dalgalanması, ihracatçı için ne derece rekabetçi kurdur?
Bu ezberi gözden geçirmek gerekiyor.
İhracatın üçte ikisi ithalata bağlı ise, kur avantajından söz etmek, bana göre "sorunları ötelemek" demektir ve kafamızı kuma gömmekten vazgeçmedikçe, cari açık vadisinde kurdeşen döküp duracağız.
AVRUPA; Küresel krizi 1.3 trilyon euroluk parasal genişlemeye çalışan AB, durgunluğu biraz olsun aştı fakat ihracatçımızın derdine çare olacak sipariş patlaması yaşamadık. Yine de en büyük pazarımız burası…
EKSEN; AB durunca eksenimizi kaydırdık, zenginleştirdik ve 300'e yakın gümrük noktasına mal satar duruma geldik. Eksen zenginliğinin avantajları da bir yere geldi, tıkandı.
KUR; Lira'nın değerinin hala yüksek olduğunu savunanlar bir yana kur artık ihracatçıya kazandırmıyor. Zira aynı kur ihracatın girdisi ithalat için de geçerli ve bu alanda artık zarar yazacak noktalara gelmiş bulunuyoruz.
AR-GE; ihracatın kilogram fiyatı, tıpkı orta gelir tuzağındaki patinajımız gibi 1.5 $ civarına takılıp kaldı. Onca Ar-Ge harcaması, inovasyon gayretleri ve 200'e yakın üniversite ile yapabildiğimiz bu…
NETİCE; Türkiye İhracatçılar Meclisi, çift haneli daralmayı, DAEŞ belası, PKK terörü kadar endişe verici bulmalı ve büyümeyi neredeyse tek başına sırtlanan ihracat için yeni öykü geliştirmelidir.
Bana göre en büyük engel, zihnimizdedir ve kura takılı kaldığımızı anlıyorum.
Kime sorsanız, işi getirip kur avantajı üzerinden umuda bağlıyor ve bu da zihin KURaklığı demektir. Umut; her şey olabilir ama asla bir yöntem değildir. Tıpkı kur avantajının ihracatı taşıyacağı ham hayalinde olduğu gibi…