Dünya ekonomisinin %13.9'u Çin temsil ediyor. ABD'nin %23.32'sine sahip olan küresel ekonomideki payımız %1.08 düzeyinde. Çin'e yılda 1 milyar $'lık ihracat yapabilirken 10 milyar $'lık ithalatımız var ve şu anda 400 işadamımız orada...
Pasifik Yüzyılı'nın baş aktörü Çin'in küresel yatırımlarını günlük hayatımızda daha fazla hissediyoruz. Düne kadar tekstilimizin katili ve "milyoncu" mağaza zincirleriyle algıladığımız Çin Faktörü, sıcak parasından KOBİ satın almasına dek her alanda daha fazla hayatımızdadır.
Herhangi bir şeyi, 1.3 milyar ile çarparsanız, o "şey" aleladelikten çıkar. Küreselleşir ve çok önemli hale gelir. Buna Çin Çarpması diyoruz. Böylesi bir yapıda "ölçek ekonomisinden gelen güç" ile baş etmek mümkün değildir.
Bundan çeyrek yüzyıl önce Pasifik Yıldızı Japonya'nın geçtiği yollardan şimdi Çin geliyor. Yerel ittifaklar, ortaklık ve evlilikler yoluyla çok sayıda küçük ve orta boy işletmemizin gündemine oturmaya başladılar.
Üstelik bu, yalnızca bize özel bir hal değil. On yıllar boyu, hatta Çin, Mao'nun hâkimiyetinde iken dahi, 45 milyondan fazla Çinli, "ekonomik diyaspora" sayesinde, yalnızca Uzakdoğu'ya değil, Atlantik'in ötesine kadar yatırımlar yapıyordu.
Şimdi olan biten, küresel sermaye ağları içinde artan varlığı ile Çin'in "büyük oyuncu" gibi davranmasından ibaret. Bu ülkedeki işadamlarımızın "sinoloji dersleri" alıp almadığını bilmiyorum ama önerim, Çin'e dair planı olan patronlarımızın bir an önce Konfüçyüs okumaya başlamasıdır.
Aksi halde 1 satıp 10 aldığımız Çin'in açık pazarı oluruz. Oysa niyetimiz, bu dünya deviyle stratejik işbirlikleri sayesinde küredeki ağırlığımızı %1'lerden %2'lere çıkarmaktır.