Küresel krizin kronik hale geldiği Avrupa, ekonomideki sıkıntının sosyal patlamaya dönüşmeye ne kadar yakın olabileceğinin laboratuvarı gibi… Avrupa Merkez Bankası ECB'nin Frankfurt'taki yeni merkez binasının açılış töreni isyan ateşi gösterisine dönüştü.
Üstelik bu protesto, ağaç bahanesiyle dışarıdan güdümlü Gezi gerginliğine benzemiyor. Tasarruf politikası diye kemeri sıkılan halkın, "yeter artık" protestosu bu… 10 bin kişiyle başlayan gösteriyi durdurmak için polisin hakiki mermi kullanıyor oluşu, başka bir gerçeğe işaret ediyor.
Tarih felsefecisi Arnold Joseph Toynbee'nin medeniyetlere dair bir tespiti var: "En parlak uygarlığın barbarlığa yakınlığı, en parlak demirin pasa yakınlığı kadardır." Toynbee'nin anlatmak istediği, kültürlerin dinamizmi, tıpkı korozyon şartlarındaki demiri paslandırdığı gibi, uygar ulusları da çok kısa sürede tarihin Orta Çağ'ına döndürebildiğidir.
Demokrasisi, kamu yönetim tarzı, sosyal devlet düzeyi ile yakın geçmişin referans noktası olan İskandinavya'da, küresel krizin yarattığı ekonomik korozyon bugün, Danimarka örneğinde olduğu gibi eski kölelik referanslarını gündeme getirmişti.
Gelişmiş ekonominin sağladığı ihtişam bu ulusların geçmişi üzerinde "teflon" etkisi doğurmuş, ilkellik, demokrasisizlik ve barbarlığa dair hiçbir algı, bu ülkelerin üzerine yapışmaz olmuştu.
Fakat küresel kriz ile daralan refah, Fransa, İngiltere ve Danimarka'dan sonra şimdi de Almanya'nın teflonunu sökmeye başlayınca, ardındaki "barbarlık referansları" göz önüne serilir hale geldi.
Bizi AB uygarlığına layık göremeyen kafalar, çeyrek yüzyıl dahi dayanmayan "parlaklıklarının" çamura batmış demir gibi paslandığını er geç anlayacak. Gezi Parkı'nda gazlı fotoları dünyaya adeta servis edenler, Almanya'da olup bitenleri, sosyal patlamanın eşiğine geldiklerini daha ne kadar saklayabilecek, meraktayım.