Müşteri velinimet mi sahiden? Yoksa bu, kuru bir slogan mı? Aslında bunun cevabı şirketten şirkete değişiyor ancak giderek artan ve müşteri aleyhine gelişen bir tutum var; sisteme giriyor ama çıkamıyorsunuz.
Sistem dediğim şu: Abonelik, hizmet sözleşmesi, hesap sahibi olmak ve benzeri işlemler...
İster telekom firmaları olsun ister bankalar, sizi bir kez bilgisayar sistemine kaydetmiş ise ilişkinizi kesemiyor, almadığınız hizmete para ödemeye mecbur bırakılıyorsunuz.
Bankalar mesela; diyelim ki kredi kartınızı iptal edeceksiniz... Bunun için ulaşabileceğiniz telefon numarası veya posta adresi yoktur. Sesli yanıt sistemleri üzerinden telefon tuşlarını beyhude tuşlayarak çırpınır durursunuz.
Sabredip başarsanız dahi size hesap özeti gelmeye devam eder, sıfırladığınız hesaba faiz işler, borçluluk haliniz sürer, gider...
Telekom şirketleri mesela; internet iş modelimizi dönüştürdü ve tıpkı diyaliz makinesine bağlı yaşayan diyabet hastaları gibi cihazlar ile hayatımızı sürdürüyoruz. Aldığınız bir hizmetten mutlu değilseniz, çıkmayı deneyin... Ucunda 5 yıl cihaz olmayan hattımı iptal etmeme rağmen yıllardır yüklü faturalar gelmeyi sürdürüyor. Üstelik 2 yılımı bu aboneliği iptal için harcamış iken...
Başka bir sorun; telefon numarası veya posta adresinizi alıp sizi sisteme mahkûm edenlerden kaynaklanıyor. Gece yarısı öten sms ile size ürün pazarlanıyor, abonesi olmayı çoktan bıraktığınız birileri size sadakatini(!) sürdürüyor, erkek olduğunuz halde size kadın ürünleri pazarlayacak kadar embesil CRM tacizinden kurtulamıyorsunuz.
Önerim şu: Dijital lanet kurbanları için kamu bir yasa veya sistem geliştirsin... Mahkemeler, vermediği hizmetin parasını talep edenleri cezalandırsın, aboneleri değil. Ve "buradan çıkış yok" zihin yapısındaki mafya türü bu ahlaksız yapılar için vatandaşın bir kurtarıcı kurumu ihdas edilsin.