Bank Asya'nın TMSF'ye devri, siyasi bir etkilenme ile olacak olsaydı, çok önceleri olurdu... Beşir Atalay'ın yorumu böyle... Doğrudur, Gezi gerginliğinde başlayan "amaç dışı faaliyetler" 17 ve 25 Aralık operasyonları ardından Bank Asya'nın sağlamlığını zedelemiş, yönetiminin TMSF'ye devri zorunlu hale gelmişti.
Ben Bank Asya operasyonunun siyasi gerekçelerin aksine, bankayı "paralel siyasetin pençesinden kurtarmaya" yönelik olduğunu düşünüyorum.
Neticede Bank Asya, okyanus ötesinden gelen darbe girişimlerinin finans kaynağı olma şaibeleriyle anılıyordu.
Paralel yapının sözcüleri mahiyetindeki bazı kurucuların, hükümeti devirme, Erdoğan'ı hasta yatağında kelepçelemeye varan darbe hamleleri hep, Bank Asya'nın finansal kaynaklarıyla ilişkileniyordu.
Bankanın ser verip sır vermeyen tutumu, şeffaflığa engel oluyor, paralel yapıdan geldiği iddia edilen murakıpların "her şey yolunda" cümlesiyle özetlenen raporları şüphe çekiyordu.
Aslında BDDK kararıyla yönetimin üçte ikisinin TMSF'ye geçiyor olması, birkaç açıdan "koruyucu hekimlik" gibi geliyor bana. Öncelikle bankanın paydaşları korunuyor. Her ne kadar 185 kurucudan 122'sine dair karanlık noktalar olsa da paydaşlar güvenceye alınıyor.
Mevduat sahiplerinden 100 bin liraya kadar hesabı olanlara zaten devlet güvencesi var. Diğer hesapların geleceği, daha iyi yönetim sayesinde risklerden arındırılıyor. Sonuçta Bank Asya, halka açık bir şirket ve hisse senetlerini elinde bulunduranlar için rahat nefes alma süreci başlatılmış oluyor.
Bankalar, Hazine adına halktan mevduat toplayan ve bunu ekonomiye kanalize eden kurumlardır. 2001 öncesi sahip olduğu bankayı dolandıranlardan çok çektik. İçini boşalttıkları bankalarını bizim sırtımıza yüklüyorlardı. Benzerlik şurada ki "Bank Asya'nın içi, darbe finansmanı için boşaltılıyor" spekülasyonları herkesin diline düşmüş... Darbe yapsın diye paralel yapıya kaynak transferi "siyasi" idi. Şimdi TMSF, Bank Asya'yı bu siyasetten arındıracak.