Suriye'nin kuzeyinde YPG terör örgütünü kullanarak, homojen Kürt bölgesi oluşturma yolunda ilerleyen ABD'nin, elleriyle büyüttüğü Erbil'in bağımsızlık referandumuna karşı çıkması ilk bakışta tuhaf duruyor. Aslında, Barzani ile Pentagon arasındaki temel fark "zamanlama ve liderlik" hesaplarından ibaret. Washington, DEAŞ'la mücadele bahanesi ile Suriye'de sürdürdüğü askeri işleri bitirmeden, Kuzey Irak'ta ileri adım atılmasını istemiyor. Meseleye daha uzun vadeli bakan ABD yönetiminin, "Yeni bir Kürt devleti formatı" üzerinde çalıştığı anlaşılıyor. Ve bu denklemde Barzani öncelikli yer tutmuyor. Neden? Çünkü Körfez Savaşları serisi boyunca ABD'nin yanında konuşlanan Barzani ailesi, Bağdat'la yaşadığı problemlerin çözümünde başına buyruk hareket edebileceğini gösterdi. Bugün Barzani, yitirmekte olduğu siyasi ve ekonomik ağırlığını yeniden kazanmak, muhtemel Kürt devletinin kurucu aktörü olmak için uğraş veriyor. İç sorunlarıyla boğuşan, Kuzey Kore'ye odaklanan Beyaz Saray'ın askeri seçeneği gündemine alabileceğini düşünmüyor. AB'nin, diplomasi dışında güç gösterebilecek kartları olmadığını biliyor. Rusya'nın, Ortadoğu'ya yerleşme stratejisine kapı aralarken İsrail'in, İran'a karşı kullanacağı tampon devlet yatırımına güveniyor. Geriye, bu denklemi değiştirebilecek tek ülke olarak Türkiye kalıyor. Barzani; Ankara'nın yaptırım alternatiflerini, müdahale planlarını ve hatta daha ilerisini de öngörebiliyor. Hal böyle olunca, önümüzdeki 48 saatte Barzani ya Kerkük'ü de kapsayacak şekilde harita garantisi alarak referandumdan vazgeçme pazarlığını bağlayacak ya da tüm risklerine rağmen referandumu yapıp, uygulamasını erteleyerek, statüsünü zamanla hukuki temele kavuşturmaya çabalayacak!