Amerika Birleşik Devletleri'nde açılan o dosya giderek tuhaf bir hal alıyor. Hangi dosyadan bahsettiğimiz çok açık... ABD'nin, nükleer programı nedeni ile bir dönem İran'a uyguladığı ambargonun delindiği iddiası. Bugün net biçimde görülüyor ki New York Güney Bölgesi Savcılığı ile FETÖ'nün kumpas takımı açık ve örtülü paslaşma içinde.
Savcılık, sözde bir ana dosya oluşturmuş.
O dosyanın içinde farklı klasörler açmış. İstediği anda, istediği ismi dahil edip operasyon çekmeye hazır bekliyor.
Gerekçe, o kadar zorlama ki! BM'nin İran yaptırımlarını yetersiz bulan ABD, kendi iç mevzuatında ek yaptırımlar listesi oluşturmuş. O yaptırımlar, ABD para transfer sistemi ve ABD doları kullanılarak aşılmış. Mademki ABD ödeme sisteminden yararlanılmış, o halde ABD'ye karşı suç işlenmiş... Vs vs!
***
Hatırlanacağı üzere Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan, ABD'deki kurt kapanına son olarak eski Ekonomi Bakanı
Zafer Çağlayan'ın da eklenmesi ve hatta tutuklama kararı çıkartılması üzerine sert tepki göstermiş ve "
Bunu hukuki bir mantık içinde yorumlamak mümkün değil. Eski Ekonomi Bakanımıza yönelik bu adımı Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik bir adım olarak görüyorum. Neymiş?
İran'la ilgili yaptırımları delmiş.
Atılan bu adımlar siyasidir. Bu işlerin arkasından çok pis kokular geliyor!"
demişti.
Cumhurbaşkanımızın bu çıkışından sonra Ankara'daki diplomatik ve ekonomik kulisleri yokladım. Ve sanırım "
o pis kokunun kaynağını" buldum. Bu hususu açıklamadan önce, İran kökenli olup, sonradan Türk vatandaşlığını edinmiş işadamı
Rıza Sarraf'ın nasıl olup da ABD'ye gittiğini, İstanbul'da iken kimler tarafından sıkıştırıldığını, elinde olduğu söylenen nakit varlık üzerinden hangi ülkelerin ne tür pazarlıklar içine girdiğini netleştirmek gerekiyor. Bu konuda duyumlar var ama teyitli bilgiye dönüşmediği için ihtiyatlı yaklaşmak daha doğru.
***
Gelelim, Washington'dan doğup, Ankara'ya kadar yayılan pis kokuya, yani ABD'deki tezgâhın arka planına...
"
OFAC" ismini bilmem duydunuz mu? Office Foreign Assets Control.
ABD
Hazine Bakanlığı bünyesindeki bu ofis yabancı varlıkların denetimi ile ilgili birim. Bir başka anlatımla, ABD'nin çeşitli ülke veya kuruluşlara dönük yaptırımlarını üçüncü ülkelere dayatmak ve takibini yapmak gibi bir misyonu söz konusu.
Bugünlerde OFAC, genel manada Ankara'yı, özelde Türk finansal sistemini hedef almış durumda. Geriye yönelik kayıtları resmen isteme derdindeler. Yani, üretmeye çalıştıkları, hukuki temeli sakat dokümanları, Türk resmi makamlarından alarak mahkemenin önüne delil olarak sunma telaşı içindeler. Bu yaklaşımları hem Türkiye'yi hem de bankacılık sistemini yargılamaya varacak kadar kompleks.
Ve maalesef Türkiye adına hareket eden bürokratların bir kısmı ABD'de tuttukları avukatlara, hatta lobi şirketlerine gereğinden fazla güveniyorlar. Oysa mesele baştan sona siyasi. Anlaşılan o ki ABD'deki derin bir grup, Türkiye'ye karşı koz oluşturma ve işine geldiği anda masaya sürme niyetinde. O halde ne paniklemek lazım ne de bu işi hafife almak.
ABD'ye karşı oyun, onların kuralları ile oynanınca kazanılıyor!