Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Hindistan gezisi dönüşünde uçakta dış politika, terör ve siyasi gelişmelerle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. İşte Erdoğan'ın aralarında SABAH gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu ve Daily SABAH Genel Yayın Yönetmeni Serdar Karagöz'ün de olduğu gazete temsilcilerine yaptığı değerlendirmeler;
ABD ZİYARETİ VE TRUMP'LA GÖRÜŞME
ABD ziyareti sırasında Başkan Trump ile yapacağım görüşmeyi çok önemsiyorum. NATO'da beraber olduğumuz ve stratejik müttefikimiz olan ABD'nin düşmanımız olan terör örgütleriyle beraber hareket etmesinin doğru olmayacağı kanaatindeyiz. Suriye'de yapılanları, adeta Obama döneminin bir kalıntısı, o dönemdeki komuta heyetinin aynı şeyleri devam ettirmesi olarak görüyorum. Bu şekilde devam edecek olursa Amerika ile uzlaşma içinde olmamız mümkün değil. Sanıyorum ki Sayın Trump da bizim bu düşüncelerimize olumlu yaklaşacaktır. Tüm bunları Sayın Başkan'la görüşeceğiz, resimleriyle kendilerine aktaracağız. Bunların bizi ne kadar rahatsız ettiğini ifade edeceğiz.
SURİYE VE TERÖRLE MÜCADELE
Bizler ülkemize yönelik tehdit ve tacizlere elbette izin veremeyiz. Tacizde bulunanlar olursa gereği neyse yaparız. Nitekim Afrin tarafından da bizim topraklarımıza saldırılar oldu. Biz angajman kurallarıyla onlara gereken cevabı verdik. Hatay'ın oralardan alın doğuya kadar bunlar oldu. 5- 6 karakolumuzun rahatsız edilmesi karşısında da angajman kurallarının gereği yapıldı.
PKK VE FETÖ'YLE MÜCADELE, OHAL…
Fransa'nın OHAL'ini görmeyen Batı, bizim huzur içinde sürdürdüğümüz süreci eleştirmeye kalkıyor. Türkiye'deki OHAL ne yaptı? Sermayeden bir şey mi götürdü, insanların işleri mi etkilendi? 2002'de biz iktidara geldiğimizde de OHAL vardı, ama o farklıydı. İnsanlar bizden onu kaldırmamızı istemişlerdi. Nitekim biz de Abdullah Bey'in Başbakanlığı döneminde, bir ay içinde kaldırdık OHAL'i. Bizde şu anki OHAL, 2002'dekinin aksine, huzur ortamını sağlamaya yönelik bir karardır. Terörle mücadele konusunda bizim işimizi kolaylaştırıyor.
OHAL olmasa, PKK ile bu kadar rahat mücadele edemeyiz. FETÖ ile de mücadele edemeyiz. Fransa, birkaç terör hadisesi oldu diye OHAL ilan etti. Bizde ise terör yapılanmaları, devleti yıkmaya teşebbüs ettiler. Terörle mücadele bizim olmazsa olmazımızdır. Birilerini memnun etme adına bu mücadeleden vazgeçemeyiz. Kararlı şekilde sürdüreceğiz bu mücadeleyi. Geri adım atmak yok.
AVRUPA BİRLİĞİ'YLE İLİŞKİLER
AB ülkelerinin dışişleri bakanlarının Malta'da gayri resmi bir toplantıları oldu. Şimdi adeta 'evet'çi kesildiler. 'Şu anda ne yapmamız lazım' havası içerisindeler. Yapılması gereken şey belli. Fasılları hemen masaya yatırıp, Türkiye'nin önünü açmaları lazım. Aksi takdirde bizim de bazı hesaplarımız olacaktır. Hala bekletmeyi, kapıları kapatmayı tercih ederlerse, biz de başımızın çaresine bakarız. İngiltere'den nasıl bir Brexit çıktıysa bizim de olabilir. Üye olmadan da verebiliriz o kararı, yeter ki millet o kararı versin.
REFERANDUM VE GÜNEYDOĞU
Güzel bir netice çıktı. Bazı yerde 1'e 2, 1'e 3, hatta 1'e 10 artış olan yerler var. Güneydoğu'daki Kürt kardeşlerimiz son 10 yılı terör örgütü PKK'nın çok ciddi zulmü altında geçirdiler. Namlu burada, oy bizde diyerek, zorla oy kullandırttılar insanlara. Kentsel dönüşüm ve değişimle birlikte bölgenin altyapısının güçlendirilmesi, hendek vs'lerin kapatılması neticesinde Güneydoğu artık giderek güzelleşiyor. Güneydoğu aslına rücu ediyor.
HAMAS'IN SİYASİ VİZYON BELGESİ
Müslüman Kardeşler teşkilatını terör örgütü olarak kabul etmiyorum. Tamamen fikri altyapısı olan bir teşkilat. Halid Meşal'in onlar hakkında olumsuz bir kanaatleri yok. Hamas'ın geldiği noktayı, yeni bir siyasi vizyon belgesiyle açıklaması önemli. 1967 sınırları içinde bir Filistin devletinin kurulmasının, ulusal uzlaşı formülünün temeli olacağını belirtiyorlar. Belgede, İslam'ın barış ve hoşgörü dini olduğu, aşırılığa ve mezhep taassubuna karşı olduğunu da vurgulayan bir madde de var.
TEKKEYE MÜRİT ARAMIYORUZ Kİ!
AK Partiyi destekleyen yazarlar arasında bir tartışma var. Daha çok dış politika tartışması üzerinden çıktı bu tartışma. Avrupa'dan ve NATO'dan da olumlu mesajların geldiği bu süreçte sizin görüşünüz nedir? Nitekim Avrupa kurumlarının önde gelen bazı liderleri sizden randevu istedi.
- Burada iki ayrı soru var. Birinci konuya bir açıklık getirmem lazım. Bahsettikleriniz arasında, kurucusu olduğum partiyi geçmişte desteklemiş olanlar bulunabilir. Ama onların bu desteklerini daha sonra da aynen sürdürdüklerini düşünmüyorum. İbreleri değişti. Yol arkadaşlığı, gönül arkadaşlığı önemlidir. Yol arkadaşıysan, gönül arkadaşıysan, pazara kadar değil mezara kadar gidilir. Bunların bir kısmı pazara kadar gelip trenden indiler. Hele hele son dönemde, çok çirkin, kabul edemeyeceğimiz yaklaşımlara şahit olduk. Bu bir defa sırat-i müstakim'den sapmadır. "İslamcı olanlar atılıyor, İslamcı olmayanlar getiriliyor" deniliyor. Bir siyasi partinin çalışmalarında, İslamcı olmak ya da olmamak şeklinde bir ayrım yapmak zaten yanlış. Biz tekkeye mürit aramıyoruz ki. Siyasi parti için esas olan, dürüst, ilkeli, vatanını milletini seven, parti ilkelerine uyacak insan aramaktır. Yapılması gereken budur.
'ULUHİYET DAVASINA GİRMEYİN'
- Ama bazıları işi tamamen şirazesinden çıkardı. İşi, kendi doğrularını benimseyen, kendilerinin belirledikleri çerçevede kalan insanları 'doğru', onun dışındaki insanları da 'yanlış' addetme noktasına getirdiler. Onların böyle bir hakları, yetkileri yok, benim de yok. Kaldı ki ebedi âlemin ölçüsü hiçbirimizin eline değil. Kimse bunu teraziye çıkarmasın. Hele hele çok ağır olacak ama uluhiyet davasına da kimse girmesin...
KARS'TAN BİR HATIRA...
Başbakanlığımın ilk yıllarında, arkadaşlarla birlikte Ani Harabelerini (Kars) geziyorduk. Çat kapı rastgele bir eve ziyaret yapalım dedim. Penceresinde ışık gördüğümüz bir evin kapısını çaldık. Kapıyı bir kadın açtı. 'Müsaade buyurursanız misafiriniz olmak isteriz, ekmek peynir var mı?' diye sordum. Hemen içeri buyur ettiler. 'Beyefendi evde mi' dedik, eşinin çobanlık yaptığını dışarıda olduğunu söyledi. Ama cep telefonu varmış. Hemen telefon görüşmeleri yapıldı. Evlerin içinde tandırda lavaş hazır. Baktım bal peynir hepsi geldi. Bizi gayet iyi ağırladılar... Oradan çıktık, arkadaşlarla birlikte rastgele bir başka eve daha uğradık. Evin gelini kahveyi getirirken nasıl olduysa düşürdü, eli de kesildi. Düşürdü diye üzüntüsünden ağlamaya başladı. Recep Bey de oradaydı. Hemen ilgilendi hastaneye götürdü. Hepsi çok misafirperver insanlardır. Ama bölücü terör örgütü yıllarca oralarda bu insanlarımızı terörize etme gayreti içinde oldu. Örgütün tuzağına düşenler de oldu maalesef. Ama o kötü günlerin artık geride kalacağına inanıyorum ben.