Siyasal ve ekonomik diplomasinin çok etkin olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Madalyonun siyasal tarafında "Başkanlık sistemini merkeze alan anayasa değişikliği için muhalefetin ikna edilmesi ve desteğinin sağlanması" yer alıyor. Madalyonun ekonomi tarafında ise "Bilhassa finansal piyasalarda stresin azaltılması ve bankaların reel sektörle ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi" bulunuyor. Ve bu iki alanda kamuoyuna yansıyanların ötesinde ciddi görüşme trafikleri sürüyor.
***
Başkanlık sistemi yolunda, kritik bir viraj dönülmek üzere. MHP lideri
Devlet Bahçeli'nin, "
Fiili durumun adını koymak lazım" mesajı ile başlayan süreç, ülkenin "
kader eşiği" haline geldi. Hem içeride hem de dışarıda ilgi ve merakla izlenen bu gelişme, psikolojik harekât unsurlarına açık seyrediyor. Yani, MHP'nin iç dinamiklerini karıştırmaya, liderine örtülü tehditler hissettirmeye kadar varan perde arkası olaylar söz konusu. Eşzamanlı olarak, anayasa paketini sulandırmaya, maraza çıkarmaya dönük mayınlar döşendiği de bir gerçek. Oysa başkanlık sistemine geçiş, Türkiye'nin sadece bugününü değil, daha çok yarınını ilgilendiriyor.
Atılacak adım...
Siyasal davranış kültürünü kökten
değiştiriyor.
Meclis, etkin yasama fonksiyonu ve
bütçe hakkı sayesinde hem esaslı denetim
gücü kazanıyor hem de milletiyle daha
bütünleşik bir dönüşüme hazırlanıyor.
Yargı, vesayet kurumu olmaktan çıkıyor,
tarafsız ve bağımsız karakteriyle milletin
adalet arayışına cevap verecek hale
geliyor.
İstikrarlı ve öngörülebilir yönetim
modeli sayesinde piyasaların risk primi
algısında ezberler bozuluyor.
Sistem tıkanıklığının siyasal krize
dönüşmesi önleniyor. Bu tür durumlarda,
egemenliğin kayıtsız şartsız sahibi olan milletin
hakemliğine başvurma esası kurumsallaşıyor.
Üniter yapı korunuyor. Türkiye, parlamenter
sistemin üretebildiği siyasal ve
ekonomik belirsizlikler içinde maceraya
sürüklenme tehlikesinden kurtuluyor. Milletin iradesine yandan ortaklık kurma devri kapanıyor.
İcraatlar; vaat etme, takvime bağlama, söylediklerini yapma ve sonuç alma anlayışı yeni baştan inşa ediliyor.
İşte bu yüzden, başkanlık sistemi çabasını; ülkenin birlik ve bütünlük,
refah ve kalkınma hedefleriyle birlikte okuyan
milletin hatırı sayılır çoğunluğu siyaset
kurumundan, "
sandığın önüne getirilmesini"
bekliyor.
***
Piyasa diplomasisine gelince...
Bu noktada belirleyici gösterge "
faizler!"
Faizlerin genel seviyesinin kurlarla,
aracılık maliyetleri ile güvenlik şartlarıyla
ilişkisi her yönüyle ele alınıyor.
Aynı şekilde bankaların, ticari ve
tüketici kredilerini yapılandırmadaki isteksizlikleri,
yüksek faiz dayatması ile yapılandırmadan
kaçınma manevraları da araştırılıyor.
Yurtdışındaki varlıkların Türkiye
ekonomisine kazandırılmasında, yabancı
ortaklı bankaların, "
Bu arada suç geliri aklanabilir. Uluslararası ödeme sisteminden dışlanabiliriz" bahanesinin
geçerliliği test ediliyor.
Ve bütün bunlar, Merkez Bankası
yönetiminin doğrusal temasları ve
Bankalar Birliği zemininde hükümet yetkilileri
ile buluşma tarzında gerçekleşiyor.
Özetle...
Samimi aktörler için fırsatlar, oynar gibi yapıp kaçanlar için zor günler başlıyor!