Başbakan Ahmet Davutoğlu Bulgaristan'ın Başkenti Sofya'daki temaslarının ardından gazetelerin Ankara temsilcilerine gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Davutoğlu'nun yanıtlarından satırbaşları şöyle:
Sur başta olmak üzere pek çok ilçede ciddi problemler var...
Geçen sene "Kobani benzeri bir olay daha olursa "her ihtimale hazır olacaksınız" diye talimat vermiştim. 12 kritik ilçeyi öngörmüştük. Lice, Silvan, Varto, Kulp, (Cizre devam ediyor), Doğubayazıt, Yüksekova... Bu kritik ilçelerin çoğu kontrol altına alındı. Mücadelenin yoğun seyrettiği 4-5 yer kaldı. Sur, Cizre, Silopi, Nusaybin, Dargeçit. Sivil zayiatına, asker, polis zayiatına mahal vermemek için temkinli yürüdük. Dün başlayan mücadelede Cizre, Silopi ve Nusaybin bunlardan temizleninceye kadar mücadele sürecek. Zor bir mücadele çünkü demokratik hukuk kuralları içinde yürüteceksiniz. Gecikmiş olsaydık, bunların niyeti daha kapsamlı iç savaşı başlatmaktı.
KAOS HEDEFLEDİLER
Özyönetim gibi kendileri için rasyonel olmayan bir kararı nasıl verdiler?
Aşırı özgüven veya karşı tarafa zarar vereceğini düşünerek hareket ettiler. Çözüm Süreci'ne giderken Suriye ve Irak'taki gelişmeler, Gezi sırasında çekilmenin durdurulması, bazı uluslararası aktörlerin destek vaadi ile Türkiye'ye karşı harekete geçirmeleri... AK Parti iktidarının kalıcılığı konusunda zihinlerde şüphe uyandı. "Ne olacağı belli değilken, biz yığınağımızı yapalım ve bir kaos dönemine girilirse bundan istifade edelim" taktiğine yöneldiler. Arkasından 17 - 25 Aralık olayları, polis ile yargı içindeki Paralel Yapı'nın da etkisiyle zaafa düşüldüğünü zannettiler. 2014'te sanki uluslararası camia AK Parti dışında bir alternatif arıyor, Türkiye yalnızlaşıyor zannına kapıldılar. 7 Haziran bu algının zirve yaptığı dönemdi. Çünkü AK Parti tek başına iktidar olma şansını yitirmişti. İşte onlara akıl verenler "Şimdi tam vakti" dediler. "1 Kasım seçimleri için yapılıyor" diye bir söylenti çıkardılar. Nihayetinde bu mücadele bizim için arzu edilmeyen bir şeydi. Son ana kadar da sabrettik. Ama müdahale etmek gerektiğinde yarım bırakamazsınız. Şimdi de yarım kalmayacak. Operasyon süresince bütün hendeklerin barikatların ve diğer el yapımı bombalardan ilçenin temizlenmesi ve sonrasında da bir daha bunların yapılmaması için kalıcı olunacak. Gerekirse yeni karakollar inşa edilecek.
KÜRT HALKI DESTEK VERMEDİ
Lojistiği Kobani'den mi temin ediyorlar? Bazı silahlar genellikle Suriye'den Irak'a, Irak'tan Türkiye'ye sokuluyordu. Kanaslar, Doçka'lar... Özellikle doçka hedefleri büyük ölçüde tahrip edildi.
Bordo berelileri görevlendirme direktifi mi verdiniz?
İhtiyaç olan her güvenlik birimi kullanılır. Ama netice alıncaya kadar da bu devam ettirilecek. Hiçbir hizmette aksama olmayacak. Asker-polis-istihbarat koordinasyonu mükemmel. Özel harekat polisi, komandoların koordinasyonu içinde yürüyor. Sabırla bu mücadelenin etkisini beklemek lazım.
HDP'nin tavrına ve bölge halkının örgüte kentlerde destek vermemesine ne diyorsunuz?
7 Haziran'ın hemen ertesi günü aşırı kibir. Demirtaş ve Yüksekdağ'la görüşmeye gittiğim gün Kandil silahlı ayaklanma çağrısı yaptı. "Ateşle oynuyorsunuz" dedim. Doğu ve Güneydoğu'daki halkımıza müteşekkirim. Tahriklere gelmediler. Bunlar halk ile devleti karşı karşıya getirmek istiyorlardı. Bölge halkı bunların niyetinin Kürt hakları olmadığını, Türkiye'de Suriye Irak benzeri bir çatışma ortamı meydana getirmek olduğunu anladı.
Peki öğretmenler meselesi...
Türkiye'nin herhangi bir okulunda eğitimin bir saat bile durmasından hoca olarak ıstırap duyarım. Ama Varto'da Silvan'da Cizre'de Silopi'de bazı okul binalarını bunlar silah deposu gibi kullanıyor. Bu barikatları kurduktan sonra çocuklar nasıl gidecek, nasıl eğitim yapacak? Orada görev yapanlar öğretmenler, sağlık çalışanları hepsi birer kahraman. Şunu teminat olarak söylemek isterim: Bu çocuklarımız eğitimden geri kalmayacak. İddialı bir şey olarak söylüyorum; alır onları ülkenin en iyi okullarında yatılı eğitim ile kayıpları telafi ederiz. Gerekirse hepsine özel eğitim aldırırız.
'ÇİFT BAŞLILIK KALKMALI'
Sayın Cumhurbaşkanı Türkiye'nin en önemli meselesinin çift başlılık olduğunu, bundan kurtulması gerektiğini söyledi. Ayrıca çift referandum olabileceğine işaret etti.
Niyet yeni ve sivil bir anayasa yazmaksa, ortada konuşacağımız bir zemin var. Ama niyet şu veya bu şekilde muhalefetin Cumhurbaşkanlığı makamını tartışma konusu yapmaksa o zaman neyi konuşursak konuşalım netice alamayız. Çift başlılık yeni bir konu değil. Daha önce Evren-Özal, Özal-Demirel, Demirel-Erbakan, Sezer- Ecevit döneminde de yaşandı. Sayın Cumhurbaşkanımız ile belki de en az sorun yaşanan bir dönemi yaşıyoruz. Ama bunu rayına oturtmak lazım. Türkiye'de böyle bir dengesizlik olduğunu herkes görmeli. Hukuki sorumluluk kimdeyse, yetki de onda olmalı. Benim tercihim, sistemin en net sistem olması. 30 sene sonra bizler olmayacağız. O zaman Türkiye en nasıl idare edilir diye düşünmemiz lazım. Meclis aritmetiği en iyi modeli de getirseniz iki partinin uzlaşması olmadan değişikliğe imkan tanımıyor.Uzlaşmayla olması lazım. Türkiye'nin temel meselenin bir anayasa meselesi olduğunu ve bu çözülmeden kalıcı ve istikrarlı yeni bir dönemin başlamasında güçlükler olduğunu da gündemde tutacağız.
'PARALEL'İN BELİ KIRILDI'
Paralel ile mücadelenin neresindeyiz?
2 yıl geçti. Yakın dönemde görülmüş en kapsamlı ihanet çalışmalarından biridir. Eğer bugün bu derece yoğun terörle mücadele yürütüyorsak, bunun arkasında 17 Aralık'la yapılmak istenen yani AK Parti zaafa uğratmak için ülkeyi ve devleti zaafa uğratmayı amaçlayan bir çetenin kurduğu ilişkiler ağının çok büyük payı vardır. Aynı çete 30 Mart seçimlerinde, 7 Haziran seçimlerinde, 1 Kasım seçimlerinde bölgede HDP'yi destekledi. Aynı çete, Türkiye'de tam da demokratikleşmenin hızlandığı bir dönemde olağanüstü durum varmış görüntüsüyle uluslararası bir algı oluşturan bir çete. 17 Aralık Türkiye'de vesayetin renginin, tipinin değişebileceğini gösteren bir olay. Vesayetin 27 Mayıs'ta olduğu gibi genç subaylar üzerinden ya da 12 Eylül'de olduğu gibi 5 general üzerinden veya post modern darbe denilerek 28 Şubat'ta veya 27 Nisan'da olduğu gibi değil de farklı formlarda gelebileceğini gösteren bir olayın yıldönümü. 2 yılda devlet de özel de AK Parti de bu konuda çok büyük direnç gösterdi. Sayın Cumhurbaşkanımızın o zaman başbakan olarak dirayetle bunun üzerine gitmesinin Türkiye'de demokrasiyi koruduğu kanaatindeyim. Devlet içinde odaklanma tehdidi büyük ölçüde bertaraf edildi. PDY'nin beli kırıldı, beyni dağıldı diyebiliriz. Yargıya, birçok yere sirayet etmiş olabilirler. Ama önemli olan bunların tek tek mevcudiyeti değil, toplu hareket edebilme kabiliyetleri. Böyle bir toplu hareket edebilme kabiliyeti önemli ölçüde kırılmıştır. Bütün toplum kesimlerinin, siyasi partilerin, sivil toplumun benzer vesayet çabasının bir daha ortaya çıkmaması için birlikte çalışmaya ihtiyaç var.
LİDERLERE 4 TEKLİF
"Bütün liderlere gitme düşüncem var. Gelecek hafta sayın liderlere şu başlıklarla gideceğim. 1- Bütçeyi çıkaralım. 2- Uzlaştığımız reformları geciktirmeyelim. 3- Halka verdiğimiz vaatler, sizin de vaatlerinizdi. Yasa paketini birlikte çıkaralım. 4- Anayasayı tartışalım. Benim için ideal olan özgürlükçü, katılımcı demokrasiyi ve güçler ayrılığını esas alan ve başkanlığı yönetim biçimi olarak ele alan bir anayasa."