Ortadoğu'da kartların yeniden dağıtıldığı bir süreçte Türkiye'nin aldığı pozisyon ilgi uyandırdığı kadar tartışılıyor da...
Milli sınırlarımızın bitişiğinde ve yakın coğrafyamızda uygulamaya konulan senaryo hem uyanık hem de proaktif olmayı gerektiriyor. Bu zinde duruş, dışarıda çıkarlarını koruyup kollayan Türkiye'nin içerideki yapısal sorunlarını da çözüm yoluna koymasından geçiyor.
Türk askerinin "Musul, Katar ve Somali'de konuşlanma" biçiminin verdiği mesaj ancak Kürt sorununun aşılması ve terörün sona erdirilmesi ile anlam kazanabilir. Aksi takdirde tüm iddia ve hedeflerine karşın Ankara'nın, Ortadoğu'daki kritik gelişmelerin izdüşümü etnik ve kitlesel problemlerle baş edebilmesi güçleşir.
***
Bugünlerde, "
Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi"ne yeni bir ruh ve isim verme arayışı sürüyor. Milli Birlik zaten olmazsa olmaz. Bunun yanına, "
Demokratik Sağlamlaştırma" perspektifinin eklenmesi de acil ihtiyaç. Terörle mücadeledeki kararlılığa, terör örgütünün bazı kent merkezlerindeki sinsi tuzaklarına, şehit cenazelerine, bölgedeki sade vatandaşın hayatını güçleştiren olaylara rağmen tarihi fırsat penceresinin açılması hâlâ mümkün. Ülke genelinde yüzde 65-70 bandında, Doğu ve Güneydoğu'da yüzde 80-85 aralığında önemli bir kesim terörün sona erdiği, demokratikleşmenin konuşulduğu, kimlik kaygılarının giderildiği, anayasal uzlaşma ile tahkim edilmiş çözüm beklentisini ifade ediyor. Yani...
Vatandaş, "
kanlı oyunun bitmesini" istiyor. Türkiye'ye özgü meselelerin, Suriye ve Irak'taki parçalanmışlıkla buluşmasından endişe ediyor.
***
20 Temmuz Suruç saldırısından sonra PKK, DEAŞ ve DHKP-C terörüne karşı çoklu strateji geliştiren güvenlik bürokrasisi, kamu düzeninin tesisini esas alan yaklaşımı artık güncellemek durumunda. Nedenine gelince... Terör örgütünün, Suriye'den ilham alan kantonal yapı hayali Nusaybin'den Silvan'a, Varto'dan Cizre'ye, Yüksekova'dan Diyarbakır Sur'a kadar uzanan yelpazede "
kentsel kalkışma" planı ile canlı tutulmak isteniyor.
Asimetrik terör unsurlarına yönelik yeni güvenlik konsepti, "
sivil kayıp verilmeksizin terörle mücadeleyi" öncelediğinden terör örgütünün şehirlerden, mahallelerden temizlenmesi kolay olmuyor!
Terörün beli kırılınca yeni şartlarda yeni çözüm düşüncesini yaşatan Ankara, ironik şekilde, terör örgütünün kentlerden ayıklanması için masa kurmaya zorlanıyor. Bir başka ifade ile kamu düzeni sağlandıktan sonra yeni süreç başlatılabilir fikri zemin kaybediyor. Adeta kamu düzeninin sağlanması için yeniden belirli aktörlerle görüşme dönemi açılması hedefleniyor. Hemen belirtelim, Ankara bu kapanın farkında. Lakin örgütün silahlı güçlerinin ilçe merkezlerinden, mahallelerden çıkarılması uzadıkça kamuoyu algısı ve desteği örseleniyor.
Netice olarak... Milli Birlik ve Demokratik Güçlendirme Süreci'nin başlaması, Ortadoğu'daki sorunların Türkiye'ye ithal edilmemesi için hayati değerde. Böyle bir sürecin kamu düzeninin sağlanmasına endeksli olduğu, artık sadece HDP ile yürümeyeceği, tüm Kürt ve yerel grupları içine alan yepyeni bir modelin hazırlandığı muhakkak.