Türkiye'de tek başına iktidar döneminin sona erdirilmesi,
Çözüm Süreci'nin fiilen durdurulması ve milli karakterden uluslararası niteliğe büründürülmesi,
Türkiye'ye yakınlaşan Barzani'nin Erbil'deki iktidarını sarsacak girişimlerin hızlandırılması,
Suriye sınırında hem PYD'nin hem de DEAŞ'ın aynı anda Türkiye'nin karşısına çıkarılması...
Ortadoğu dengelerini kökten etkileyen, küresel sistemi yakından ilgilendiren bu 4 önemli olayın çakışması tesadüf olabilir mi? Kuşkusuz, hayır!
***
Türkiye'nin, 2.500 dolar kişi başına milli gelirden 13 yılda 10.500 dolar milli gelire yükselmesi pek çok hesabı bozmaya yetti. Üstelik orta gelir düzeyindeyken bile 30 bin dolar milli gelirlik işler çıkarmayı da başardı. Şimdi... Global hesaplar güncelleniyor. Ankara'nın -olabildiğincebağımsız politika uygulama, dünyadaki adaletsizlikleri sorgulama, halklara umut olma misyonu "
duraklama dönemine" doğru giriyor. Bu coğrafyadaki denklem, tümüyle "
petrol kaynakları ve transfer yolları" üzerinden geçiyor. "
Ankara -Erbil -Halep" hattında olup bitenler bölgenin 100 yılını şekillendiriyor. Seçenekler de giderek azalıyor. Plan, 1. Dünya Savaşı sonrası çizilen haritaların eksik kısmının tamamlanmasından ibaret. Büyük puzzle'ın (bulmacanın) kritik parçası ise Türkiye... Mesele, Türkiye'nin sıcak çatışma sahasına girmesi veya güvenli insani koridor kurmasından ibaret değil. Kaç yıl kalacağı, neyi değiştireceği, hangi taşeron örgütlerin hedefi olacağı ve tabii ki nasıl çıkacağı?.. Zaten devletin zirvesi de bu risk analizini yapıyor. Askeri, Hükümet'in karşısında gösterme çabalarına fazla takılmamak gerek. Neticede, "
Devlet aklından" söz ediyoruz. İşte bu nedenle "
koalisyon müzakerelerinin", parti çıkarlarını aşan anlayışla ülke çıkarlarına göre yapılması zorunlu. Yoksa... "
Tekrar seçim kaçınılmaz!"