Sandık tarihi yaklaştıkça, seçmenin onlarca siyasi vaadi süzdüğü ve iki tercihle baş başa kaldığı görülüyor:
1- İstikrar.
2- HDP kartı ile zayıflatılmış siyasi iktidar!
"HDP hakikaten barajı aşıyor mu, yoksa etkileyici bir algı operasyonu ile olduğundan fazla mı büyütülüyor?" Bugünlerde, üzerinde en fazla kafa yorulan soru bu. Seçim matematiği bize gösteriyor ki HDP'nin barajı aşabilmesi için en az 4.7 milyon oy alması lazım. Peki, mümkün mü?
Güncel eğilimlerin rüzgârı ile somut veriler birlikte değerlendirildiğinde, HDP şu anda barajın altında. Nedeni, HDP'nin oy tabanında gizli. PKK çizgisindeki eski HDP'nin oy potansiyeli 2.8 milyon civarındaydı. Ama "yeni diye sunulan HDP" 3.9 milyon oy sınırına yaklaşmayı başardı. Ağustos 2014'teki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Selahattin Demirtaş'ı, terör örgütü uzantısı bir partinin adayı olmaktan çıkarma ve Türkiye'ye mal etme stratejisinin parçası olduğu bugün netleşti. Lakin HDP adına yarışa giren Demirtaş'ın aldığı oylara, "muhtelif tepkisellik unsurları" ile "uyarılmış Kürt milliyetçiliği" faktörlerinin de etki ettiği unutulmamalı. Bir bakıma Demirtaş'ın "pozitifleştirilen imajı" da dahil olmak üzere HDP, geçtiğimiz yaz "oy tavanına ulaştı." Yani, yüzde 8.5 barajını ancak aşabildi. Bu oranın üstüne çıkması ihtimali ise "çok ince hesaplara" bağlı. Soldan ve Kürt kimliğinden devşirilen oyların yerinde durduğu varsayımıyla, "AK Parti'den çözülmesi umulan Kürt oyları, CHP'den beklenen Alevi oyları ve yurtdışından sağlanacak marjinal oylar", HDP'yi motive ettiği gibi; HDP üzerinden iktidarı vurmayı planlayan üst aklı da zinde tutuyor.
Bu yüzden HDP adına "Yüzde 9'u aştı, son bir gayretle yüklenelim, AK Parti'yi aşağıya çekelim" propagandası yapılıyor. Doğrusu, yer yer taraftar da buluyor.
İyi de "HDP barajı aşmalı mı?"
Kuşkusuz buna millet karar verecek. Ancak, farklı nedenlerden kaynaklanan reaksiyoner tutumlar dışarıda bırakıldığında rasyonel seçmen HDP'nin ne olduğuna hükmedecek.
"Silahlı siyasete yaslanan, demokrasinin imkânlarını kullanan, faşist kimliğini kamufle eden, etnik ayrıştırmacı özerk bir siyasal yapı mı?"
Veya "Silahlı siyasetin sona ermesini savunan, yüksek demokratik standartlarda Türkiye'ye entegre olmaya çabalayan, zihni dönüşümünü tamamlamış siyasal kurum mu?"
Gerçek şu ki HDP, Doğu'daki asli karakterini Batı'ya verdiği mesajlarda gizleme yolunda mesafe almış durumda. Çözüm Süreci'nin silahla siyasetin bağını kesme hedefini de ustaca kullanmakta.
Neticede... Barajı aşsa da aşmasa da "HDP'nin esas ajandası değişmeyecek!" Doğu'da, henüz tatmin olmamış Kürt kimliğini istismara, Batı'da Türkiye'nin zenginliklerine ortak olma iddiasına devam edecek.
Kürtlerin birinci partisi hangisi ise Türkiye'nin kaderi de orada düğümlenecek!