Ekonomide olup bitenleri anlamak için hem düne bakmak hem de Yeni Türkiye iddiasını doğru okumak gerek. Halihazırdaki beyanları ve piyasa tepkilerini, "geçiş döneminin sancıları" olarak görmek mümkün. Peki, neden? Çünkü "ekol farklılığı" söz konusu. Bu farkın kökü, IMF politikalarına ve güncel aktörlerine kadar uzanıyor. Dünü hatırlayanlar için IMF destekli ekonomik reçetelere yatırım yapanlar ile bağımsız politika uygulamak isteyenler arasındaki çekişme hiç de sürpriz değil. Bilek güreşi- nin destek noktası olarak Merkez Bankası'nın seçilmesi de öngörülebilir.
Kabul edelim ki piyasalar, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'yı, IMF'nin Türkiye'deki temsilcisi gibi konuşlandırmış durumda. Her hükümet değişikliğinde sadece Babacan'ın görevine devam edip etmediğinin sorulması başka türlü nasıl açıklanabilir ki? Babacan'ın, 3 dönem kuralına rağmen, 7 Haziran 2015 seçiminden sonra dışarıdan Bakan olarak kabineye gireceğini alttan alta işlemesi de başlı başına gösterge. Babacan'ın, Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında kurulan hükümette, ekonominin amiral gemisinde kalmak için "İşime kimseyi karıştırmam. Danışman veya başka sıfatla yapılan yorumlara geçit vermem. Bildiğimi yapmaya devam ederim" yönünde mesaj verdiği iddiası da kulislerde konuşulmadı mı? Geçiş sürecinde ekonomide dalgalanma yaşanmaması uğruna Babacan'ı, hükümette tutan dinamikler, yeni dönemi de Babacan tarzı üzerinden yine garantiye alma uğraşında görünmüyor mu?
Aynı şekilde Erdem Başçı... Politika araçlarında bağımsız olan Merkez Bankası'nın kritik kararlar öncesinde işlettiği mekanizmaya ne demeli? Bir başka ifade ile Başcı, Bakan Babacan'la yakın istişareyle karar almıyor mu sanılıyor? Ekonominin rutin koordinasyonunda olması gereken temas trafiğinin ötesinde işbirliğinden söz ettiğimiz zaten aşikâr. Ki doğrusu da bu!