Dün Marakeş izlenimlerimi yazmaya başlamıştım... Marakeş'te karşılaştığınız insanlar Türk olduğunuzu öğrenince özellikle İstanbul'a ve Recep Tayyip Erdoğan'a dair sualler soruyor. Marakeş'in dehlizlerinde bana rehberlik eden Tancalı Raşid ile şehri gezerken anladım ki İstanbulumuz Marakeş'te de yaşıyor. Erdoğan ise Mağrip coğrafyasının da lideri haline gelmiş. İstanbul kendi başına Türkiye'nin tüm şehirlerinin toplamından fazla hatta İslam ülkelerinin tamamının başkentlerinin toplamından fazla anlam taşıyor Mağrip Müslümanları için... Bir İstanbul bir de kendi telaffuzlarıyla Erdoggan diyor başka şey demiyor Mağripliler Türk olduğunuzu öğrenince...
***
Dün de ifade ettiğim gibi Marakeş'teyken bir kez daha anladım ki
İslam dünyasının tek umudu Türkiye'dir. İslam ipi 100 yıl önce İstanbul'da koptu.
Bu ipin bağlanacağı yer yine İstanbul olacaktır. Bir tabiat kuralıdır ki ip koptuğu yerden bağlanmak zorundadır. Başka bir yerden bağlanamaz. Sadık Albayrak'ın kitabına başlık olan enfes deyimle
Yiğit Düştüğü Yerden Kalkar. Başka bir yerden ayağa kalkamaz...
***
İslam dünyasında artık ok yaydan çıktı. Artık halkına zulmeden despot yönetimlerin orta vadede ayakta kalması mümkün değil. Bir şekilde düşecekler. Yirmi birinci asırda İslam ülkelerinde hükümetlerin meşruiyet kaynağı halk iradesi olacak. İradenin kaynağı da hür ve adil seçimler olacak. İslam Dünyası gerekirse Batı'ya rağmen demokratik rejimlerini kuracak ve işletecek... Müslümanların çoğunluğu "
Demokratik yollarla iktidara gelmek ve gitmek" noktasında uzlaşacak. Halkların bu kalkışmasına ne zengin körfez monarşileri ne İran ne de başka gayrimeşru hükümetler dayanamayacak. Ama bu süreç sancılı geçecek. Belki birkaç on yıl daha İslam dünyasından perişanlık manzaraları izlemeye devam edeceğiz ama 2050'li yılları yani 21. asrın ortasını bulduğumuzda İslam okyanusunun azgın dalgaları durulacak ve sükûnet hâkim olacak. Benim düşüncem ve öngörüm budur. Geleceğin bu şekilde gelişeceği kanaatindeyim. Şimdi yapılması gereken İslam dünyasının huzur ve barışa kavuşmasının tarihini erkene çekebilmek için çabalamaktır...
***
İstanbul 21. asırda yeniden İslam dünyasının merkez şehri haline gelmiştir. Bu artık çok açık ve net ortadadır. Müslümanların bir eli ve bir kolu İstanbul'dadır artık. Bu İstanbul'un kaderidir. Çünkü söylediğimiz gibi ip koptuğu yerden bağlanır. Yiğit düştüğü yerden kalkar. İslam ipi İstanbul'da kopmuştur ve yeniden bağlanacağı yer yine İstanbul'dur. İslam dünyası için başka çare de yoktur. Yakın gelecekte Endonezya'dan Pakistan'a, Bangladeş'ten Nijerya'ya, İran'dan Mısır'a, Fas'tan Afganistan'a, Cezayir'den Sudan'a, Irak'tan Etiyopya'ya, Yemen'den Turan'a, Suudi Arabistan'dan Malezya'ya ve hatta Çin Müslümanlarından Rusya Müslümanlarına, Hindistan Müslümanlarından Avrupa ve ABD Müslümanlarına kadar herkesin gözü kulağı İstanbul'da olacaktır. Bugün bunu asla kabul etmek istemeyecek Müslümanların bile yıllar içinde geleceği nokta bu olacaktır. Bu dediklerimin hayata geçeceğini hep beraber göreceğiz...
***
NOT: Ben Marakeş'teyken Salih Tuna'nın babası Mehmet Amca vefat etmiş.
Türkiye'ye dönüşümde öğrendim. Salih Tuna ve Ahmet Kekeç ile Ocak 2010'dan Ağustos 2011'e kadar beraber program yaptık. O programı engelleme çabalarında başarılı olamadığı için adamın biri önce kurdeşen geçirdi sonra da azılı AK Parti düşmanı oldu. Programın en nüktedan adamı da mizahçı yönü çok kuvvetli olan Salih Tuna'ydı. Mehmet Amca her program çıkışı oğlu Salih Tuna'yı arardı. Her hafta program bitiminde bizim programı kritik eder espriler yapar ve hepimize bir sonraki hafta için tavsiyeler iletirdi. Salih Tuna nüktedanlığını babasından almıştı sanıyorum. Allah gani gani rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun. Tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum...