Kadim ve eşsiz bir coğrafyanın benzer gelenek ve göreneklere sahip halklarının, geçmişlerini olgunlukla konuşabileceklerine, kayıplarını kendilerine yakışır yöntemlerle ve birlikte anacaklarına dair umut ve inançla, 20. yüzyılın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz.
***
Geçen sene Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılan bu açıklamayla beraber Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kalan son tabu olan Ermeni tabusu da yıkılmıştı. Macun tüpten çıktığı zaman asla bir daha geri girmez. Papalığın ya da Avrupa Parlamentosunun provokatif açıklamaları ve kimi Batılıların usandırıcı kibri yeniden o Eski Türkiye reflekslerini hortlatmış olabilir. Fakat Ermeni meselesiyle ilgili ülkemizin dışından gelen tüm açıklamaları yok saymalı ve büyük devlet gibi davranmalıyız. Başbakan Davutoğlu'nun da Haliç Kongre Merkezi'nde Ermeni meselesiyle ilgili gazetecilere yaptığı açıklamalar çok isabetliydi. Geçen sene Erdoğan tarafından açıklanan taziye metni ise mükemmelin de ötesindeydi. 2014 taziyesiyle Türkiye büyük bir devlet olma yönünde ilerlediğini bir kez daha göstermiştir. Vicdan ve adaletin gereği de bu tavırdır. İttihatçı-Kemalist dönemden kalma aptalca sayıklamalar sadece ülkemizi küçültür. 1915'te İttihatçı faşistlerin katlettiği Ermeni kardeşlerimizin torunlarına milletçe taziyelerimizi iletmeliyiz. Erdoğan o taziye metniyle ezberbozan büyük bir lider olduğunu bir kez da göstermişti.
***
Taban kitlesi azınlığa tekabül eden Eski Türkiye rejiminin ideolojisinin geniş kitlelere aynı anda hitap edebildiği tek mesele vardı. Eski rejimde Ermeni meselesi etrafında birbirinden hiç hoşlanmayan kesimler ittifak içine girebiliyordu. İttihatçı ve Kemalist zihniyet Ermeni meselesi etrafında bir anda Türkleri, Kürtleri, Alevileri, Sünnileri, laikleri, dindarları çatısı altında birleştirebiliyordu 2010'lu yıllara kadar. Halkın çoğunluğunun kimliğine ve yaşam tarzına düşman ulusalcı ve laikçi ideoloji için hayat öpücüğü idi 1915 mevzusu.
***
Aynı sapkın pozisyon Ermeni Diyasporası'nın ulusalcı kanadı için de geçerliydi. Nitekim diyaspora ulusalcıları da tıpkı bizdeki ulusalcı faşistler gibi Erdoğan'ın vicdanlı açıklamasından çok rahatsız oldu geçen sene. Çünkü Erdoğan iki taraftaki faşistlerin ve bir de Batı'ya gidip Türkiye'nin izole edilmesi için kodamanlara yalvaran sömürge beyinli tiplerin oyununu bozuyordu.
***
Ezberleri ve oyunları bozan Tayyip Erdoğan eski rejimden kalan son putu da yıkarak bu coğrafyanın temel hastalığı İttihatçılığı 2014'te tabuta tam olarak yerleştirmişti. Ne Erdoğan ne de Türkiye Cumhuriyeti bu çizgiden sapacaktır. Geriye tabutun kapağını kapatıp mezara nakletmek kalmıştır.
***
Önümüzdeki süreçte bunları yaşayacağız. Elbette 100 yılın getirdiği zorluklar yaşanıyor, gelgitler oluyor ve olacak ama halkın çoğunluğunun çok sevdiği Erdoğan her zorluğu aşmasını bildi bugüne kadar. Erdoğan halkının arkadan ittiği değil önünde bayrak olan, halkına öncülük eden, gerektiği yerde halkını ikna eden bir lider profilidir. İşte bu yüzden hem Kürt meselesini hem de Ermeni meselesini Erdoğan'dan başkası çözemez. Eylül 2008'de şöyle yazmıştım...
"
Bu ülkede İttihatçı zihniyetten bir yandan herkes şikâyet eder, bir yandan da bu coğrafyada herkes bir yanıyla İttihatçıdır. Bu acı gerçek değişmedikçe de bu bozuk düzen bu şekilde yaşamaya devam edecek maalesef." İşte şimdi bu kısır döngü bitmeli. Bozuk düzenin çarklarını kırmalı Erdoğan. Ve kıracaktır, buna eminim.